Flaş Haber Yeni

HAYAT İSRAFA GELMEZ

HAYAT İSRAFA GELMEZ

En değerli varlık olarak yaratılıp yeryüzüne halife kılınan insan.”Her canlı ölümü tadacaktır” fermanına uygun olarak doğduğunda nişanlanmıştır ölüme. Kader planında kayıtlı, ileriye tehiri ya da öne tebdili mümkün olmayan süre ile sınırlı bir hayatı yaşamak durumundadır insan. Neticede dünya hayatı son bulacak yeni Bir hayata başlayacaktır ukbada.  Ancak ukbamız, ahiretimiz nasıl olacak sorusunun cevabı bu dünyada şekillenecek. Bu dünyadaki amellerimiz davranışlarımız belirleyecektir muhakkak.

Şair ne güzel söylemiş:

Çeşmi ibretle nazar kıl bu dünya bir misafirhanedir.

Bir mukim Adem bulunmaz ne acayip kaşanedir.

Bir kefendir akibet sermayesi şah-u geda.

Pes buna mağrur olan mecnun değil, ya nedir.

İbret gözüyle bir bak, bu dünya bir misafirhanedir. Burası hiç kimsenin kalıcı olmadığı bir evdir.  Padişah da olsa hizmetçi de olsa herkesin sermayesi bir kefendir. Öyleyse buna aldanan mecnun değilde nedir. Diyor şair.

Aklımız ve irademiz olduğuna göre, hayatı mecnun gibi yaşayamayız. Nitekim ilahi ferman böyle çıkmış. Mülkü kudret elinde olan yüce Rabbimiz “Hanginizin daha güzel davranışlar sergileyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak kudret sahibidir. Çok bağışlayandır.” (Mülk Suresi, 67 /2) buyurmuştur. Tertemiz bir fıtratla dünyaya gelmiştir insan. Fıtrat üzere yaşamalı, yine tertemiz ayrılmalıdır dünyadan.

Şairin ifadesiyle, “Selim'i pak gelip gitmedir hüner. Yoksa cihanda günde bin Adem gelir gider.” Onun için bu dünyada tertemiz kalabilmeli insan doğduğu günkü gibi. Oysa haz ve hız çağında hayatın meşgaleleri, geçim derdi, sınav, stres, iş, güç, sosyal hayat, gürültü, trafik, mevki makam beklentisi, boy pos endam aldatmacası, vs. her şey tertemiz kalabilmenin önüne engel çıkarabiliyor. Ölçüyü kaybetmemeli insan.

Meşguliyetlerini dünya ve ahiret kazancı planından geçirmeli ve sorgulamalı.  Dün belki farklı işlerle uğraşıyorduk belki beden gücüyle yapıyorduk ve daha çok yoruluyorduk bedenen. Bugün teknolojik gelişmeler işimizi kolaylaştırdı bir anlamda. Fakat gelişigüzel bilinçsizce kullanıverdiğimiz bilgi ve iletişim araçları, televizyon, internet, akıllı telefonlar, bilgisayar ve benzeri aletler tertemiz kalabilmemizin önünde engel olabilmektedir maalesef. İnsana sundukları her türlü bilgiyi görsel ve içerikleri akıl süzgecinden geçirmeden bilinçsizce kullanma, zamanın boşa harcanması yanında tertemiz fıtratı da bozmaya başlaması anlamına gel(ebil)mektedir aslında. Bu nedenle zamanı iyi kullanmak adına, kendisini çepeçevre kuşatan boş malayani şeylerden uzak durmalı, hayatını kirletmemeli insan. Nitekim Cenabı Hakk kurtuluşa eren, hayatını tertemiz yaşayan müminlerin özelliklerini belirtir, Müminun Suresinde ve şöyle buyurur: “Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.”

Her şeyin israfı olabilmekte, eşyanın, nimetin, havanın, suyun, gıdanın, hayatın, hatta neslin bile israfına şahit olmaktayız, Ancak fert olarak düşünecek olursak her birimizin her an yaptığımız en büyük israfın zaman israfı olduğunu söylemek hiç de zor olmayacaktır. Nitekim zamanını dolu dolu yaşayamaz insan.  Bir çoğumuz beyhude iş ve uğraşlarla, anlamsız boş tartışmalarla heba ederiz vaktimizi,  Böylelikle kaybederiz en kıymetli sermayemizi.  İnsan kendisine sunulan tehiri ve tebdili mümkün olmayan bu ömür sermayesini bilinçli ve planlı kullanmalı. Yararlı ve güzel işlerle doldurmalıdır. Bu anlamda günde beş defa “huzura” davet edilen insana bir yaşam tarzı belirlemiş Yüce Yaradan.  Öyleyse insan hayatı, iki namaz arasındaki bölümler olarak görmeli ve zamanı yönetme bilinci kazanmalıdır.

Yani ömür sermayesini kullanırken dikkatli olmalı insan. Sanki bir çiftçi gibi bir futbolcu gibi. Çiftçi mevsimleri takip eder, tohumu ne zaman ekecek, ne zaman toprak nemli olacak, ağacın aşısını ne zaman yapacak, ağacın kesim işini yaparken güneşin ve ayın hareketlerine dikkat edecek... Bunlara dikkat etmezse bütün emeklerin zayi olabileceğini bilir.  Futbolcu karşı takıma gol atmak için çaba gösterir, fırsat geldiğinde gol atamazsa bütün çabasının boşa gideceğini bilir.

İnsan da kendisine emanet edilen ömür sermayesini hassasiyetle yönetmeli,Yüce Rabbimizin Asr Suresinde yeminle başlayarak anlattığı hususlara özellikle dikkat etmelidir. Nitekim “Asra yemin olsun ki insan ziyan içindedir.  Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” buyurur Rabbimiz.  Milli şairimiz Sureyi şu dizelerde ne güzel anlatmış:

Hani ashab-ı kiram ayrılalım,derlerken,

Mutlaka sure-i Vel Asrı okurmuş, bu neden,

Çünkü Meknun o büyük surede esrar-ı felah,

Başta imanı hakiki geliyor, sonra salah,

Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık.

Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.

Bu nedenle hayatımızı/ömür sermayemizi, bu esaslar üzerine kurmalı, ayağımızı kaydıracak bizi insanlığımızdan/müslümanlığımızdan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmalı, tertemiz yaşamalı, hiçbir şekilde pişmanlık duymayacağımız davranışlar sergilemeli, ibadetlerle güzel ve hayırlı işlerle hayatımızı şekillendirmeli; imanı, kamil, ameli salih, ahlakı güzel  kimseler olmalıyız vesselam.

Burdur İl Müftülüğü-Köşe Yazısı