AMELLERDE NİYETİN ÖNEMİ

Niyet: azim, kasıt, kesin irade; kalbin bir şeyi bilmesi; kalbin bir şeye karar verip, o işin niçin yapıldığını bilmesi anlamında bir fıkıh terimdir. İslam'da yapılan amellerin değeri niyete göre belirlendiği için, niyetin önemli bir yeri vardır. Kuran-ı Kerim'de, dua ederken niyetinin önemli olduğuna vurgu yapmak için Cenab-ı Hakk'ın rızasını dileyen kişinin bu özelliği şöyle övülür: "Sabah akşam Rabbine, sırf O'nun rızasını dileyerek dua edenleri huzurundan kovma. Sen kafirlere, kafirler de sana hesap verecek değildir. Yoksulları kovarsan, zalimlerden olursun" (En’am, 7/52)
Kureyş'in ileri gelenleri, Hz. Peygamber'den yoksulları yanından uzaklaştırması şartıyla görüşebileceklerini bildirmişlerdi. Hz. Peygamber de sadece onlar gelmek istediklerinde bunu kabul edebileceğini bildirince bu ayet inmiş, yoksullar saf niyet ve ihlâsları sebebiyle Yüce Allah'ın yardımına mazhar olmuşlardır. Kişinin niyeti iyi olmadığı, Allah rızası gözetilmediği zaman, yapmış olduğu ameller zahiren iyi olsa da sahibine gerekli faydayı sağlamaz.
Hz. Peygamber (sas), "Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resulü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse hicreti, hicretine sebep olan şeyedir." buyurdu. Böylece Hz. Peygamber (sas), insan fiillerinin Allah katındaki değerinin ve sonsuz alem için karşılığının öncelikle niyete göre belirleneceğine dikkat çekmiştir. Ayrıca sadece dünyevi maksatlarla yapılan işlerin sonucunun da elde edilebileceğini, ancak bunların ahirette bir karşılığının bulunmayacağını belirtmiştir. Mekke’nin fethinden sonra dile getirdiği, "Fetihten sonra hicret yoktur. Fakat cihad ve niyet vardır..." hadisiyle de artık Medine’ye hicrete gerek kalmadığını, ancak İslâm’ı Allah ve Resûlü’nün (sas) arzu ettiği şekilde yaşayabilmeleri için Müslümanların daima iyiye yönelik salih niyet beslemelerini, gayret içerisinde olmalarını, cihad etmelerini istemiştir.
Niyette asıl olan ve Allah’ın da itibar ettiği, dil ile ifade edilen değil kalpte sabit olandır. Sonsuz ilmi sayesinde kalplerde gizli olanları da dillerin söze döktüklerini de bilen Yüce Allah, hem ibadetlerde hem de diğer davranışlarımızda samimi olmamızı, kalbimizdeki ile dilimizdekinin tutarlı olmasını ister. Peygamber Efendimiz (sas) de ihlâsla yapılan ibadetleri övmüş, arkasında samimi bir niyet bulunmayan, gösteriş, şöhret, çıkar ve riya amacıyla yapılan davranışları asla tasvip etmemiştir. Resûl-i Ekrem (sas), bir hadisinde ibadetlerde niyetin ne derece önemli olduğunu anlatırken, kahraman denilmesi için savaşan askerin, cömert denilmesi için fakirlere yardımda bulunan kimsenin ve âlim denilmesi için ilim tahsil eden kişinin yaptıklarının Allah katında hiçbir kıymeti olmadığını, hatta ibadeti Rabbin rızasını kazanma dışında başka niyetlerle yaptıkları için cezalandırılacaklarını ifade etmiştir. Rabbimiz kendi rızası dışında farklı gayelerle güzel işler yapanları, "Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın..." buyurarak uyarmıştır. Peygamberimiz (sas) de Allah’ın güzel davranışları kabul etmesini şu iki şarta bağlamıştır: "Allah sadece samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder."
Burdur İl Müftülüğü Köşe Yazısı