KÖTÜ KARNELER TRAVMAYA DÖNÜŞMESİN: AİLELERE ÖNERİLER
Psikolog Sultan Tosun, çocukların karnelerine yaklaşım konusunda ebeveynlere rehberlik ederek, başarısızlık ve başarı kavramlarına sağlıklı bir bakış açısı kazandırmak için önemli ipuçları sunuyor.
Sorularımıza yanıt veren Psikolog Sultan Tosun şu şekilde açıklamalarda bulundu;
Çocukların karnesi kötü geldiğinde ebeveynler nasıl davranmalı?
Öncelikle yargılamadan, eleştirmeden karnenin niçin kötü geldiğini öğrenmemiz lazım. Çünkü biz veliler bir dönem boyunca emek veriyoruz verdiğimiz emeğin elbette ki karşılığını almak istiyoruz ama çocuklarımız nasıl bir tutum içerisinde? Kaygılarını yönetebiliyorlar mı? Yönettikleri kaygıyı sınava yansıtıyorlar mı? Bu çok önemli. Velilerimizin öncelikle çocuğun neden böyle olduğu, konularında eksik mi var yoksa sınıf ortamında rahatsız olduğu herhangi bir durum mu var? Bunu öğrenmemiz gerekiyor. Ardından da çocuğu daha çok başarılı olabileceği konusunda desteklememiz gerekiyor.
Anne- babaların ceza yaklaşımı çocuğun psikolojisini nasıl etkiler?
Beyinsel olarak yaptığımız işlerde hep mükemmel olmayı isteriz. Çünkü ebeveynler tarafından yaptığımız işler, hareketler, davranışlar yeterli görülmemişse daha fazlasını beklerler. Yeteri kadar desteklenmek elbette önemlidir ama cezanın boyutu çocuğun ilerleyen zamanda iş yaşamında, ilişkilerinde, arkadaş çevresinde çok fazla etkilidir ve bundan dolayı çocuk kendisini sürekli yargılar. Hep ‘yetersizim’, ‘başaramayacağım’, ‘ben anlamıyorum’ şeklinde kendisini sürekli olarak komplekslere sokar. Çocuklara cezadan ziyade sorumluluklarını hatırlatmak, hatırlattığımız bu sorumlulukların ilerideki kişiliğimize yansıyacağını söylemek gerekir. Çünkü eskiden çocuklarda tek ayak üzerinde beklemek vardı bu daha sonra büyüyünce ‘patronum acaba beni yetersiz mi buluyor’, ‘işten çıkarılacak mıyım’ davranışa dönüştü. Bundan dolayı cezadan ziyade sorumlulukları hatırlatmak ve onun üzerinden birlikte yol almak gerekir.
Kötü bir karneyle karşılaşan çocuğa motivasyon sağlamak için aileler ne yapabilir?
Öncelikle kötü kime göre kötü? Örneğin öğrencimizin biri 90 alınca kötü diyor, kimisi 50 alınca kötü diyor. Öncelikle şunu görmemiz lazım çocuk kendisini nerede görmek istiyor? Çocuğun ölçüleri neler?
Ailenin ölçüleri neler ve çocuk bu ölçülere göre mi çalışıyor? Yoksa hayal dünyasında mı? 100 alabilmeyi düşünüp onun karşılığını vermiyor mu? Bunu görmemiz lazım, bunu düşünmemiz lazım. çocuğa ek destek gerekiyor mu? Bu konular üzerine çocukla istişare etmemiz gerekir.
Kötü karne dönemlerinin travmaya dönüşmemesi için neler yapılabilir?
Çocukları kıyaslamamamız lazım. kötü bir karneyi oturup bunun düzelebileceğini, ileriye dönük planlamalar yapıp bu ara tatilini iyi değerlendirmemiz gerektiğini hem eğitim olarak hem çocuğa zaman yaratarak daha da güzel bir şekilde ikinci döneme hazırlamamız gerekir.
Teknoloji karneleri nasıl şekillendiriyor?
Sosyal medya özellikle derya deniz bir yer ama nasıl kullandığımız gerçekten çok önemli. Biz sosyal medyada akışı kendimiz belirliyoruz. Bazı çocuklarımız şunları görüyor, bir çocuk var aile ortamı mükemmel, bütün dersleri mükemmel, öz bakımı mükemmel bu şekilde sosyal medyada gören bir çocuk bu defa kendisini yargılamaya başlıyor. ‘Benim ailem istediğim gibi değil, koşullarım istediğim gibi değil, notlarım da istediğim gibi değil’ bu defa kendisini yargılamaya eleştirmeye ve daha çok başarısız olmaya başlıyor. Sosyal medya aslında bir illüzyon. Çocuklar yeteri kadar sosyal medyada tatmin olmuyorlar yani görmek istediklerini görüyorlar. Sosyal medya bazı konularda bizi olumsuz etkiliyor. Sosyal medyada destekleyen, motivasyonu sağlayan unsurlar da var. Bu motivasyonla birlikte kendisine bir şeyler katabileceğini gören kendinin farklı yönlerini fark eden çocuklarımız da var. Sosyal medya, teknoloji bizleri bazen iyi bazen kötü şekilde etkileyebiliyor.
Çocuklara başarı ve başarısızlık kavramlarını öğretmek için en doğru yaklaşım nedir?
Öncelikle çocuğumuz ilerde kendini nerede görmek istiyor, ilerde kendisini hangi hayat planında görmek istiyor. Bu yola gitmek için hangi aşamalardan geçmesi gerekiyor ve buna nasıl şekilde hazırlanması gerekiyor. Örneğin çocuk LGS (Liselere Geçiş Sınavı) öğrencisi ise ve Galatasaray Lisesi’ne gitmek istiyorsa daha çok çalışması ve çok disiplinli çalışması gerekiyor. Hedeflerini belirleyip o yolda ilerlemesi gerekiyor.
Ailelerin başarılı çocuklara karşı nasıl bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor?
Cezanın boyutu olmadığı için ödülün de boyutu olmuyor. Örneğin küçük bir çocuğa büyük bir ödül alırsak bu da çocukta tatminsizliğe neden oluyor. Olması gerektiği gibi başarabileceğini ve inandığı için başardığını belirtmesi gerekiyor. Çocuğun o an neye ihtiyacı varsa gezmek olabilir, bir teknolojik alet olabilir bu ara tatilde çocuk için bunu gerçekleştirebilir ama hediyenin boyutları çok önemlidir. Çocuğun yaş skalasına göre bu hediyeler düşünülebilir.
Çocuklar aslında ailelerin aynası. Anne ve babadan nasıl tepki görüyorsa sınıf ortamında da aynısını gösteriyor. Biz toplumumuz gereği kıyaslamaya çok açık bir durumdayız. Çocukların aile şemasının farklı olduğu, hepimizin potansiyelinin farklı olduğu bu dönem başarısız olabilir ama bu ileride başarısız olacağımız anlamına gelmiyor. Arkadaşlarını destekleyici sözler söylemeli. Ben yaptım sende yapabilirsin şeklinde destekleyici konuşabiliriz.
Ödül ve ceza dengesi nasıl olmalı?
Çocuk beklemediğimiz bir hareket yaptığında ödül verdiğimizde çocuk şunu yapar, sorumluluğumu yerine getirmiyorum, getirdiğimde de ailem bana her istediğimi yapar diye düşündüğünde sorumluluğunu tam anlamıyla yerine getirmez. Ceza aldığında da çocuk bu defa içine kapanır, kendisini göstermekten kaçınır. Çocuğumuzun davranışlarında bir eksiklik görüyorsak, bir hata görüyorsak nedenini sormalıyız. Neden bu şekilde davrandığını, neden bu şekilde kendisini ifade ettiğini öğrenmeliyiz ya da çocuk yapması gerektiğini yapıyorsa biz bunun aslında sorumluluğu olduğunu ve davranması gerektiği gibi davrandığı için tebrik etmemiz gerektiğini söylemeliyiz. Örneğin çocuk deneme sınavında birinci olmuştur. Çocuğa ödül olarak laptop alındığını varsayarsak çocuk bu defa ders odağını laptopa kaydırır. Ya da çocuk deneme sınavında beşinci olmuştur her denemede ilk 10’a giren çocuk bu defa ilk beşe girmiştir ve ailesi için bu yetersizse çocuk kendisini yeterli değilim diye strese sokar ve sınavda odağını kaybeder ve artık ilk 10’a değil ilk 20’ye girmeye başlar. Tutumlarımız çok önemlidir.
Bir aile çocuğuna nasıl davranıyorsa çocuk da ilerleyen dönemlerde kendisine aynı şekilde davranıyor. O yüzden çocuklarımızı yaptığı hatalardan yargılamak yerine nedenini öğrenip biz diliyle düzeltebilmeli. Yaptığı güzel şeylerde büyük ödüller yerine sorumluluğu olduğunu, yapması gerektiğini elbette ki gururlandırarak ödül boyutunu vermemiz gerekir.
Hale Pak
(Röportaj haber)