ÇANAKKALE ZAFERİ

Mensuplarına dünya ve ahiret mutluluğu vadeden dinimiz islam vatan, millet ve devlet gibi kutsal sayılan değerlere büyük önem vermiştir. Bu değerlerin korunmasına çalışırken şehit ve gazi olanlar, Yüce Allah ve Sevgili Peygamberimiz tarafından övülmüştür. Bu hususta: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar hayatta olup, Rablerinin katında yaşarlar, rızıklanırlar. Allah'ın lutf-u kereminden ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan müstakbel şehit dindaşlarına da kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine dair de müjde vermek isterler." buyrulmuştur. (Al-i İmran 3/169, 170)
Sevgili Peygamberimiz de şehitlik mertebesinin yüceliğine işaret eden bir Hadis-i Şeriflerinde: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim." buyurmuşlardır. (Riyazü's-Salihin, 2/535)
Tarihe zaferlerle adını yazdırmış kahraman Türk milletinin eşsiz zaferlerinden biri de Çanakkale Zaferidir. Çanakkale Zaferi gücünü iman ve vatan sevgisinden alan milletimizin bu sevgisinin bir göstergesidir. Çanakkale Zaferi imanın küfre; adaletin zulme, hakkın batıla galip geldiği bir zaferdir.
Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu büyük olay, âdetâ bu gün meydana gelmiş gibi hafızamızda taze ve canlıdır.
Çanakkale Zaferi; ırkları, renkleri ve dilleri değişik çeşitli milletlerden oluşan; haçlı ordularının Müslüman milletimizi yok etmek amacıyla karadan, denizden ve havadan üzerimize saldıran bir iman-küfür mücadelesidir.
Haçlı orduları I. Dünya savaşına girmiş ve çok cepheli bir savaşta güç kaybeden Müslüman Türk milletini yok ederek İstanbul’u almak ve boğazları ele geçirerek Anadolu’ya sahip olmak için tüm güçleriyle saldırıya geçtiler.
Fakat maddi imkânlarına güvenen haçlılar, Mehmetçiğin iman dolu göğsüyle, şehadeti sevgiliye kavuşmak olarak gören zihniyle, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi!” parolasıyla karşılaşacağından habersizdi.
18 Mart 1915 günü müslüman Türk ordusunun neferlerinin her biri adeta Necip Fazıl’ın “Kimsenin olmadığı yerde ben varım!” ifadesinde olduğu gibi düşmanın üzerine cesurca atılmıştır.
Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, ecdadımızın taraf olduğu savaşların hepsinde meşru bir müdafaa vardır. Yoksa sömürgeci ve yayılmacı bir anlayış ya da sadece toprak elde etme emelleri yoktur.
Aziz vatanımız dünyamızın çok önemli bir noktasında yer almaktadır. Bu güzel topraklara sahip olmak asırlardır, pek çok devletin ve kumandanın hayallerini süslemiştir. Zamanın her bakımdan en güçlü devletlerinin askerleri bir hayalin peşine düşerek Çanakkale Boğazına kadar geldiler. Akıllarınca boğazları geçecekler, Müslüman Türkleri tarih sayfasından sileceklerdi. Hasta adam dedikleri Osmanlı împaratorluğunu yok ederek, asırlardır süregelen haçlı zihniyetini dünyaya hakim kılacaklardı. Ancak, askeri anlamda çok üstün saydıkları planları ve harp taktikleri, başta devletimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarının her şeyini ortaya koyarak yaptığı yurt savunması karşısında, Çanakkale Boğazı'nda suya düştü. Böylece dünya durdukça konuşulacak olan "Çanakkale Geçilmez Destanı" yazıldı.
Anafartalar Komutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Çanakkale’deki askerimizin manevi gücünü şöyle anlatıyor:
“Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir tereddüt bile göstermiyor, sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şâyân-ı hayret bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”
Çanakkale Zaferi ucuz elde edilmiş bir zafer değildir. Silahı yok, mermisi yok, ayağında ayakkabısı, üzerinde elbisesi yok… Yiyeceği derseniz üç günde bir tas şekersiz üzüm hoşafıyla ayakta durmaya çalışan Mehmetçik “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” Ayetinin şuur ve bilinciyle kahramanca savaşarak bize bu vatanı emanet etmiştir.
Bayrağımızın, istiklal ve hürriyetimizin, cennet vatanımızın, milletçe namus ve şerefimizle yaşıyor olmamızın değerini; yurdun dört bir yanından gelerek, şehadete ulaşan Çanakkale şehitlerini ve gazilerini, bir kişinin kaldırması hayal bile edilemeyecek ağırlıktaki top mermisini kucaklayarak namluya süren Seyit Onbaşıyı, cepheye mermi taşırken yolda donarak ölen Şerife Bacıyı, yavrularım vatana kurban olsun diye evladının başını kınalayıp cepheye gönderen anaları ve daha isimlerini bile bilemediğimiz kahramanları unutmayalım.
Çanakkale Zaferi, anaların biricik evladını, şefkat ve muhabbetle bağrına basıp; “Oğul, seni yetiştirdim, hizmet eyle vatana / Ak sütümü helal etmem saldırmazsan düşmana” diyerek cepheye uğurladığı; oğulun da anasının elini öperek;
“Hakkını helal et şefkatli ana / Canım feda olsun kutsal vatana” diyerek karşılık verdiği, cefâkâr analar ile yiğit ve kahraman Mehmetçiklerin destanıdır.
Her Çanakkale Zaferinin yıl dönümünde hatırlamamız ve zaferden çıkarmamız gereken dersler vardır.
- Çanakkale geçilmez destanı yazılırken doğusundan batısına eli silah tutan vatan evlatları görev almıştır. Bunlardan 250 bine yakını şehit olmuş, geride on binlerce gazi kalmıştır.
- İnanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktörler olmuştur.
- Bugün bu aziz vatanda canlarından ve namuslarından emin olarak bağımsız bir hayat yaşayan bizler, tüm şehitlerimize ve gazilerimize minnet ve şükran duygularıyla dolu olmalıyız. Yeni nesilleri bu duygularla yetiştirmeliyiz.
Bu duygularla bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyor, hayatta olan gazilerimize sıhhat ve afiyetler diliyoruz.
Milli şairimiz Mehmet Akif in, Çanakkale şehitleri için yazdığı destansı şiirden bazı bölümler okuyarak yazımızı tamamlamak isterim.
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor!
Bir hilal uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı, değer,
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi,
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi,
Ey şehit oğlu şehit! İsteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış, duruyor Peygamber.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize de sağlık ve sıhhat diliyorum.
Burdur İl Müftülüğü Köşe Yazısı