İSTANBUL'DA ERGUVAN ZAMANI
İstanbul Boğazı`nın iki yakasında da yetişen, asaletin sembolü, doğanın eşsiz güzelliklerinden biri olan erguvan ağacı, nisan ortalarından mayıs sonuna kadar doğaseverleri selamlıyor.
Erguvan ağaçlarının anavatanı Güney Avrupa ve Batı Asya olarak bilinirken, bitki Türkiye`de Ege ve Marmara bölgelerinde yoğun olarak görülüyor.
Botanik özelliklerinin yanı sıra birçok anlam atfedilen erguvan, antik dönemden bugüne, geniş bir tarihsel serüvene sahip. Erguvanlar, birçok medeniyetin mitolojik hikayelerine ve efsanelere de konu oldu. Bizans hükümdarları, Bizans ve Hristiyanlığın önemli imgelerinden olan erguvan morunu kıyafetlerinde kullandı.
Doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için erguvan rengi, Bizans İmparatorluğu`nda bir zenginlik, güç belirtisiydi ve imparator dışında kimse mor pelerin takamazdı.
Erguvanlar, Osmanlı Devleti`nin de vazgeçilmez simgelerinden biriydi. Yıldırım Beyazıt`ın damadı Emir Sultan, 14. yüzyıldan itibaren her bahar "Erguvan Şenlikleri" düzenledi ve bu gelenek 19. yüzyıla kadar devam etti. Şenlikler "Erguvan cemiyeti", "Erguvan faslı" ve "Erguvan bayramı" gibi isimlerle anıldı.
Erguvanın güçlü dalları, Osmanlı döneminde baston yapımında kullanıldı. Mor, leylak rengi ve pembe arası özgün bir renge sahip erguvan çiçekleri de Türk mutfağında salatalara renk ve lezzet katması için halen kullanılıyor. Ayrıca erguvan çiçeklerinden şerbet yapılıyor.
"Erguvan eskiden çok az bir kitle tarafından bilinen bir ağaçtı, şimdi herkes tanıyor"
Erguvan İstanbul Gönüllüleri Başkanı Hüseyin Emiroğlu yaptığı açıklamada, yapraklarının kalp şeklinde olması dolayısıyla İspanyolların erguvana "aşk ağacı" dediklerini söyledi.
Emiroğlu, erguvanın sanatla, kültürle uğraşan herkese farklı ilhamlar verdiğini belirterek, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde birçok şair ve yazarın mutlaka erguvanla ilgili eser kaleme aldığını ifade etti.
Erguvan İstanbul Gönüllüleri olarak 2000`den itibaren erguvanla ilgili birçok çalışmaya imza attıklarını kaydeden Emiroğlu, "Erguvan, eskiden çok az bir kitle tarafından bilinen bir ağaçtı. Şimdi herkes tanıyor. Bu bizim gayretlerimizin bir sonucudur." dedi.
Hüseyin Emiroğlu, müzisyenlerin de erguvan üzerine birçok şarkı yazdığını, Selahattin İçli`nin bestelediği, Melihat Gülses`in seslendirdiği "Erguvan Zamanı Gel Bana Emi" eserinin bu örneklerden biri olduğuna işaret etti.
"İstanbul ile tabiat ilişkisini yeni nesle aşılamak lazım"
Türkiye`de İskenderun`dan Çanakkale`ye kadar hüdayinabit olarak kendiliğinden birçok erguvan ağacının yetiştiğini aktaran Hüseyin Emiroğlu, şöyle devam etti: "Edirne`de beyaz erguvanlar gördüm. Erguvan aslında sadece mor renkte değil, beyaz olanları da var. Ayrıca bizim Erguvan İstanbul Gönüllüleri olarak başlattığımız etkinlikler, farkındalıklar bütün belediyeleri peyzaj çalışmalarında erguvanı kullanmaya teşvik etti. İnsanlar erguvan ağaçları aldı bahçelerine. Hatta bu çalışmalarımız sonucunda Tarım ve Orman Bakanlığı, bir yılı erguvan yılı ilan etti ve İstanbul`da erguvan fidanları dağıttı. O dönemin bakanına `İstanbul`un rengi erguvan, kokusu da ıhlamur efendim. Seneye de ıhlamur fidanı dağıtın.` demiştim. Hakikaten seneye de Bakanlık ıhlamur fidanı dağıttı."
Emiroğlu, erguvanın yanı sıra İstanbul`u birçok farklı çiçekli bitkinin süslediğine dikkati çekerek, "Sadece adalarımızı süsleyen mimozalarımız var. Yine İstanbul`un orijinal ağaçlarından kış tatlısı ağacı var. Çok önemli bir ağaç ve mis gibi tatlı kokar. Ocak ayında çiçeğini açar. Mimozalardan sonra mor salkımlar, kiraz çiçekleri, şu anda akasyalar büyük bir coşkuyla İstanbul`un her tarafında açmış vaziyette. `Akasyalar Açarken` diye Yesari Asım Arsoy`un bir şarkısı vardır. Aslında İstanbul`la tabiat ilişkisini gençlere, yeni nesillere aşılamak lazım." diye konuştu.
Türk medeniyetinin zengin bir çiçek ve bahçe kültürüne sahip olduğunu vurgulayan Emiroğlu, manolyanın ve filbahri çiçeğinin de İstanbul`la özdeşleşmiş bitkilerden olduğunu, bu çiçekler üzerine de şarkılar ve türküler yazıldığını aktardı.
"İlhamım Japonlar olmuştu"
Hüseyin Emiroğlu, yazar Süheyl Ünver ile Prof. Dr. Haluk Dursun`un İstanbul`da erguvan konusunda farkındalık oluşturmaya çalışan ilk isimlerden olduğunun altını çizerek, "Ben de onların devamı olarak erguvan farkındalığını arttırdım. Nasıl bugün onları rahmetle anıyorsak, ben öteki aleme gittikten sonra insanlar beni hatırlamasa bile diktirdiğim erguvan ağaçları, beni hatırlayacak, benim için dua edecektir." ifadelerini kullandı.
Erguvan üzerine bir çağrıda da bulunan Emiroğlu, erguvan zamanı mutlaka boğazın her iki yakasında da erguvanları görebilmek için bir boğaz turu gezisinin yapılması gerektiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rahmetli Süheyl Ünver Hoca boğazda iki kez gezi yapmayı tavsiye etmiş. Bir erguvan zamanında, bir de sonbaharda. Sonbaharda da kırmızı, yeşil, sarı, kahverengi... Bütün renkler boğazda var. Japonların `Hanami` diye bir etkinliği var, kiraz çiçekleri açtığı zaman. Ben de Japonların bu etkinliğinin benzerini erguvanla yapmaya çalıştım. İlhamım Japonlar olmuştu. Herkese şunu tavsiye ediyorum, çocuklara tohum dikme kültürünü aşılasınlar. Bu çok önemli bir nokta. Ben de birçok dostumun tohumdan erguvan yetiştirmesini sağladım."
AA