İSTANBUL BOĞAZI’NDAKİ YUNUSLARI NE KADAR TANIYORUZ?
Binlerce yıl önce oluşan ve tarihin her döneminde önemini daima koruyan bir su yolu; İstanbul Boğazı… Asya ve Avrupa kıtalarının doğal sınırı kabul edilen Boğaz, sadece insanlar için değil, hayvanlar için de vazgeçilmez. Özellikle de deniz canlıları için…
O canlılar arasında listenin belki de zirvesinde yer alan ise yunuslar… İstanbul Boğazı’nın gerçek ev sahipleri olarak nitelendirilen yunuslar, mevsim itibarıyla yüzlerini son zamanlarda daha sık gösterir oldu. Görenlerin içini sevinçle dolduran bu sevimli Boğaz sakinleri, kentin de simgelerinden biri…
Peki onları ne kadar tanıyoruz? Türleri ve belirgin özellikleri neler? Yunus görmek isteyenler hangi noktalarda gözlem yapabilir? İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Arda Tonay anlattı.
Özellikle ilkbahar ve sonbaharda pelajik balık göçü sırasında İstanbul Boğazı’nda gözlem frekansları artar.
İstanbul Boğazı’nda kaç yunus türü var?
İstanbul Boğazı’nın serin suyunda süzülen, kimi zaman da bizlere gösteri yapar gibi görsel şovlara imza atan yunuslar, Boğaz’da 3 tür olarak varlık gösteriyor. Bunlar afalina, tırtak ve mutur…
“Karadeniz popülasyon büyüklükleri tırtak ve muturlar için 100 bin civarındayken afalinalar için yaklaşık 20 bin diyebiliriz” diyor Doç. Dr. Arda Tonay ve bu türlerin özelliklerini şöyle anlatıyor:
“Afalinalar herkesin yunus diye bildiği, tüm dünya denizlerinde genellikle kıyısal bölgelerde görülen, gri renkte, iri vücutlu 2,5-3 metre boylarında olan yunuslardır.
Tırtaklar ise daha çok açık deniz yunusu olarak bilinirler, vücutları daha zariftir, 2-2,5 metre boylarında, sırt yüzgeçlerinin altında karakteristik bir “V” şekli vücudu ikiye ayırır. Bunun başa giden tarafı kremsi sarı renkte olur.
Muturlar ise havzanın en küçük türü olup, maksimum 1,5 metre boylara ulaşan, diğerleri gibi uzamış bir gaga yapısına sahip olmayan, insanların genellikle yavru yunus olarak tabir ettiği küçük, kıyısal bölgede yaşayan, kendini pek göstermeyen bir türdür.”
İstanbul Boğazı’nın sevimli yüzleri
Yunusların üç türünü de yıl boyunca İstanbul Boğazı’nda görmek mümkün. Ancak bahar aylarında görme olasılığı artıyor. “Özellikle ilkbahar ve sonbaharda pelajik balık göçü sırasında Boğaz’da gözlem frekansları artar” diyor Doç. Dr. Tonay. İlkbaharda balıklar Marmara Denizi'nden Karadeniz'e, yani kuzeye doğru, sonbaharda ise kuzeyden güneye doğru göç ediyor.
Peki yunus türleri arasındaki ilişki nasıl? Bu sorunu yanıtı için sözü Tonay’a bırakıyoruz:
“Dünya denizlerinde ikisi de kıyısal türler olan afalina ve muturlar arasında yaşam alanları çakıştığı için besin azlığı durumlarında rekabet oluşabiliyor. Bizim henüz böyle bir agresif gözlemimiz olmadı, tersine bir afalina ile bir muturun birlikte yüzmesi görüntülendi.”
İstanbulluların yunus bilinci
İstanbul Boğazı yunuslar için çok önemli bir beslenme alanı… Tonay’a göre bunun nedeni doğal bir tuzak olmasından kaynaklanıyor:
“Göç yapan pelajik balıklar ilkbaharda Marmara’dan Karadeniz’e geçerken bu daracık Boğaz’dan geçecekler veya sonbaharda tam tersi. Dolayısıyla Ege Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan Türk Boğazlar Sistemi (TSS) yani Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazları çok önemli bir göç yolu.”
İstanbulluların yunuslara ilişkin farkındalığının her geçen gün arttığını vurguluyor Doç. Dr. Tonay. İçinden deniz geçen bir şehirde yaşamanın şans olduğunu söylüyor. İstanbul’un birçok canlı için önemli göç yolları üzerinde olduğunun altını çizerek “Keşke yunus görmek için dofinaryumlara yani yunus hapishanelerine veya hayvanat bahçelerine çocuklarımızı götürmek yerine, hediye olarak birer dürbün alıp doğaya ve denize çıkarsak, çocuklarımız hayvanları doğal ortamlarında görse” diyor. Yunus gözlemi için en uygun noktaları ise şöyle aktarıyor:
“Tüm İstanbul Boğazı’nda yunuslar görülebilir ancak kuzey ve güney ağızlarında görme şansı daha fazla. Sarayburnu, Kadıköy, Beykoz, Sarıyer, Rumeli ve Anadolu Kavakları gözlem için önerilebilir.”
Yunuslar hangi risklerle karşı karşıya?
Birçok canlı için olduğu gibi yunuslar için de doğada riskler söz konusu. Üstelik de ne yazık ki bunların çoğu insan kaynaklı…
“İstanbul Boğazı ve civarı için düşünürsek; yunuslar için birincil tehdit tesadüfi ağa yakalanma, özellikle mutur türü için dip uzatma ağları ile yapılan avcılıklar. Kalkan balığı avcılığında Karadeniz’de her yıl binlerce mutur ölüyor.
Tırtaklar ise gırgır ve ortasu trollerinde tesadüfi olarak yakalanarak boğuluyorlar.
Ayrıca sonbaharda Boğaz’da yapılan yoğun endüstriyel gırgır balıkçılığından da çok etkileniyorlar, o dönemde yunuslara beslenme alanı kalmıyor. Bu yoğun avcılığın İstanbul Boğazı’nda mutlaka kısıtlanması lazım. Hem göç yapan balıkları hem yunusları korumak için.”
Doç. Dr. Arda Tonay, Boğaz’daki yoğun gemi trafiğinin de yunuslar için risk olduğunu söylüyor. Büyük transit gemilerden çok, ani yön ve hız değiştirebilen küçük teknelerin yunuslar için daha büyük tehdit olduklarını ifade ediyor. “Deniz trafiğinin bu kadar yoğun olduğu dünyanın en dar su yollarından biri olan İstanbul Boğazı’nda tekne hız sınırlarına mutlaka uyulması lazım” diyerek sözlerini noktalıyor.
TRT HABER