VALİ ARSLANTAŞ, KIBRIS GAZİLERİ İLE YEMEKTE BİR ARAYA GELDİ
Burdur Valisi Ali Arslantaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 21 - 25 Aralık Millî Mücadele ve Şehitler Haftası kapsamında düzenlenen programda Burdur’da yaşayan Kıbrıs Gazileri ile yemekte bir araya geldi
Düzenlenen programda saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması sonrası protokol konuşmaları gerçekleşti.
Vali Arslantaş, KKTC Antalya Başkonsolosu Cem Topçu ve Muharip Gaziler Derneği Burdur İl Temsilcisi Hasan Okyar tarafından konuşma yapıldı. Programda Kıbrıs Gazisi Şeref Genç tarafından Gazilik Destanı isimli şiir okundu.
Programa başta Vali Arslantaş olmak üzere KKTC Antalya Başkonsolosu Sayın Cem Topçu, Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Göker, Garnizon Komutanı Sayın Kd. Alb. Serdar Erkan Ergil, Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Osman Kara, MAKÜ Rektörü Sayın Prof. Dr. Adem Korkmaz, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Mustafa Güder, İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, Muharip Gaziler Derneği Burdur İl Temsilcisi Hasan Okyar, gaziler ve aileleri katıldı.
Vali Arslantaş programda yaptığı konuşmada; “M.Ö. 10000 yılında yaşayan ilk sakinlerinden beri Kıbrıs adası, bereketli toprakları, değerli madenleri ve doğal güzellikleri sebebiyle Akdeniz’in gözbebeği kabul edilmiştir. Mitolojideki güzellik tanrıçası olarak bilinen Afrodit’in Kıbrıs’ta doğduğuna dair inanışın kökeni de ihtimal adanın eşsiz doğal güzelliklerine yapılan atfa dayanmaktadır.
Tarih boyunca pek çok defa el değiştiren Kıbrıs adasının kaderinin Osmanlıyla kesişimi 1489 yılında adanın miras yoluyla Venedik malı kabul edilmesiyle başlar. Osmanlı hakimiyetinin hüküm sürdüğü Akdeniz’in orta yerinde bulunan ve ticaret yollarının kalbinde yer alan adayı, hacca giden kafileleri yağmalayan korsanların yurt edinmesi, Osmanlı donanmasının adaya sefer düzenlemesiyle neticelenir ve 1571 yılında Kıbrıs Türk hakimiyeti altına girer.
Kıbrıs’ı kaybetmeyi içlerine sindiremeyen Venedikliler, haçlı ittifakı çatısı altında oluşturdukları muazzam bir donanmayla Kıbrıs’ı geri almak üzere Akdeniz’e gelirler. Türk denizcilik tarihinin en kanlı muharebelerinden olan İnebahtı savaşında Osmanlı donanması, yetişmiş Türk denizcilerinin büyük kısmını Kıbrıs uğruna şehit verir. 7 Mart 1573 tarihinde yapılan barış görüşmeleri neticesinde binlerce Türk Levent’inin canı mukabilinde Kıbrıs’ın Türk toprağı olduğu tescil edilir.
İki ülke arasında sular durulmuş görünse de stratejik ve lojistik öneme sahip adayı kaybetmemek için vaktiyle Memlüklülere 8 bin duka altın ödemeyi yüksünmeyen Venedikliler Kıbrıs’ı kaybetmeyi hazmedemezler. Bu sebeple Sokullu Mehmet Paşa ile görüşme fırsatı bulan Venedik elçisi, konuşma esnasında Osmanlının nice kurt denizcisini İnebahtı savaşında kaybetmesini istihza yollu hatırlatır. Sokullu Mehmet Paşa’nın cevabı “Siz İnebahtı’da bizi yenerek sakalımızı kestiniz. Biz ise Kıbrıs’ı alarak sizin kolunuzu kestik. Kesilen sakal daha gür çıkar fakat kesilen kol yerine gelmez” şeklinde olacaktır.
Nitekim donanmasının büyük bölümünü Kıbrıs uğruna kaybeden Osmanlı yine Sokullu’nun tabiriyle yeni donanmanın bütün demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden ve yelkenlerini atlastan yapmakta güçlük çekmeyecek ve çok geçmeden yepyeni bir donanma inşa etmeyi başaracaktır.
Ruslara karşı yardım vaadine karşılık 1878 yılında günümüz İngiltere’sine yıllık 92.000 altın mukabilinde kiralanan ada, Osmanlı’nın birinci dünya savaşına girmesi gerekçesiyle İngilizler tarafından ilhak edilmiştir. Lozan’ın 20. Maddesi uyarınca Kıbrıs’ın ilhakını kabul etmek mecburiyetinde kalsak da yüzlerce yıllık tarihimiz ve adada meskûn soydaşlarımız sebebiyle Kıbrıs içimizde hep kanayan bir yâre olmuştur.
Kıbrıs’ta fiili olarak Türkler ve Rumlar olmak üzere iki etnik grup yaşamaktayken yönetim İngilizlerin elindedir. İngilizler her iki ulusa ait tarihin okutulmasını, bayrakların kullanılmasını ve ulusal kahramanların tasvirini yasaklarlar. Bu durum adada huzursuzluğun baş göstermesine neden olur ve İngiltere Kıbrıs’tan çekilmek zorunda kalır. İngilizlerin sahneden çekilmesiyle Yunanlılar, esası Türklerin soykırıma uğratılarak adadan Türk varlığını tamamen silmeye dayanan Akritas Planı’nı tatbik etmeye kalkarlar. Süreç içerisinde pek çok katliam yaşanır. Yıllar süren meseleyi diplomasi ile çözme çabaları sonuç vermeyince, soydaşlarımızın Rumlar ve Yunanlılarca katledilmesine tahammül göstermeyen devletimiz, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirerek Rum mezalimine dur der. Kahraman Mehmetçik sayesinde adanın Yunanistan’a ilhakı engellenir, cunta rejiminin tahakkümü sona erdirilerek Kıbrıs’a demokrasi getirilir.
Barış harekâtı sırasında şehadet makamına eren askerlerimiz ve vatan uğruna harp eden gazilerimiz birkaç kelamla özetlemeye çalıştığım Kıbrıs tarihi içerisinde varlıklarıyla yer edinen kahramanlardır. Gazilerimizle aynı havayı teneffüs etmek, İnebahtı’da şehadet makamıyla şereflenen leventlerimizin emaneti olan Kıbrıs için canlarını ortaya koyan yiğitlerle bir arada bulunmak bizler için en büyük şereftir.
Meselenin kendisi tarihle iç içe olunca ister istemez lafzın kahir ekseriyeti ruhu epsem bırakıp, darlandırıyor. Gönle bir parça salvet versin diye asker bir kardeşimin bir Kıbrıs gazimizden duyduğunu bildirdiği bir savaş anısını nakletmek istiyorum.
Harekât sırasında çatışmaların çok şedit seyrettiği bir alanda bir Türk neferi, siperini terk ederek tek başına Rumların havan bölüğünün bulunduğu mevziye doğru sürünmeye başlar. Kurdun dişine kan değdiği zaman gözünün hiçbir şey görmediğini bilen Rumlar, neferin askeri bir taktiğin öncü unsuru olduğuna vehmederek paniğe kapılırlar ve cepheyi tek bir asker kalmayacak şekilde terk ederler. Bir süre silah seslerinin kesilmesinin şaşkınlığını yaşayan birliğimiz karşı cenahtan herhangi bir yaşam belirtisi gelmeyince ihtiyatı elden bırakmadan düşman sathına geçer. Koca havan bölüğünün tüm mühimmatını cephede bırakarak sıvıştığını gördüklerinde hem şaşırırlar hem de ele geçirdikleri pusatların sevinciyle silahları derdest etmeye koyulurlar. Ortalık süt liman olunca bölük komutanı emir verilmeksizin tek başına düşman üstüne yürüyen askeri yanına çağırarak niçin böyle bir harekete kalkıştığının hesabını sorar. Aldığı cevap “gavuru öldürme korkut” sözünün tevili niteliğindedir. “Komutanım der asker. Günlerdir çarpışıyoruz istihkak doymama yetmiyor. Karnım çok acıkmıştı. Baktım Rumların pustuğu yerde salatalık tarlası var sürüne sürüne salatalık koparmaya gittim.” Cevabı işiten bölüğün verdiği tepkiyi tahmin etmek güç olmasa gerek.
Sözlerimi nihayete erdirirken Kıbrıs toprağının, hiçbir şartın lehimize olmamasına rağmen mertlik ve kararlılıkla savunmayı sürdürdüğümüz ve dünya durdukça sürdüreceğimiz bir namus meselesi olduğunu tekrar belirtmek istiyorum. Vatan uğruna şehit düşen askerlerimizi saygıyla yad ediyor, kahraman gazilerimize ve ailelerine sağlık ve huzurla dolu bir ömür temenni ediyorum.” dedi.
Haber Merkezi