Flaş Haber Yeni

TÜRKİYENİN 5. ÖZEL RADYOSU, 32 YILDIR YAYIN YAPAN BURDUR FM'İN HİKAYESİ

TÜRKİYENİN 5. ÖZEL RADYOSU, 32 YILDIR YAYIN YAPAN BURDUR FM'İN HİKAYESİ

Türkiye’nin 5. özel radyosu, 96.5 Burdur FM (Burdur Radyo ve Televizyon A.Ş.) Genel Müdürü Serkan Şimşek, 13 Şubat Dünya Radyo Günü’nde, afet durumlarında radyonun önemine dikkat çekti.

Burdur’un ilk, Türkiye’nin ise 5. özel radyosu olan Burdur FM, 96.5 frekansından 32 yıldır yayın hayatını sürdürüyor. Burdurlu duayen gazeteci rahmetli Fethi Şimşek’in girişimleriyle 1992 yılında kurulan Burdur Radyosu’nun yayın hayatına nasıl başladığını gazetemiz muhabirlerine Burdur Radyo ve Televizyon A.Ş. Genel Müdürü Serkan Şimşek anlattı.

Burdur Radyosu ne zaman? nasıl kuruldu?

Şimşek o günleri şu sözlerle anlattı; “Rahmetli Turgut Özal döneminde Türkiye’de özel radyolara izin verileceğine yönelik bir söylenti çıkmıştı. Babam da çok girişimci bir insandı ve bu söylentiler kendisinin çok ilgisini çekmişti. ‘Ben radyocu olacağım, Burdur’da bir radyo kuracağım.’ diye karar verdi. 3 Watlık bir verici, bir tane oto teybi, bir de Hale Gür kasetiyle başladık biz bu işe. Bir yer kiralamıştık, orada vericiye anteni taktık, oto teybini vericiye bağladık ve Hale Gür kasetini soktuktan sonra ilk yayınımız başlamış oldu. Biz o zaman kendi frekansımızı bile bilmiyorduk. Radyo vericisinin ne olduğunu? Nasıl kullanılacağını tam olarak bilmiyorduk. Bir yerlerden iyi kötü bir radyo vericisi satın aldık. Küçük kara bir kutuydu bizim için o. Frekansı nedir? Gücü nedir? Bütün bunları bilmiyorduk çünkü çok yabancı olduğumuz bir sektördü. Bir bağlantı yaptırdık. Hale gür kasetini koyduktan sonra da dışarıdan Hale Gür’ün hangi frekansta çaldığını anlamaya çalıştık. Hale Gür’ün şarkısını radyodan bulup çalan şarkının kendi şarkımız olduğunu anlayınca radyo frekansımızın 92.5 olduğunu fark ettik. İlk yayın günümüzde frekansımız 92.5’miş daha sonra frekans planlamasında 96.5 olduk ve uzun yıllardır da bu frekanstan yayın yapıyoruz.”

Türkiye’de kurulan 5. özel radyo: Burdur Radyosu

Burdur Radyosunun Türkiye’de 5. özel radyo olduğunu söyleyen Şimşek; “Biz Burdur Radyosu olarak 1992 yılında kurulduk. O günden bugüne kesintisiz olarak yayın hayatımıza devam ediyoruz. 1992 yılında kurulduğumuzda 3 tane İstanbul’da, 1 tane de Eskişehir’de özel radyo olduğunu biliyoruz. Hatta İstanbul’daki radyoların sabit bir yeri yoktu. Çünkü, Haberleşme Kanunu’na muhalefet kapsamına girebilir diye tedirginlikler vardı. Radyo vericileri arabaların arkasında gezer vaziyette kuruluydu. 1995’te Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun kurulmasıyla birlikte radyolar özel bir statü kazandılar, şirketleştiler ve Radyo Televizyon Üst Kurulu’na bağlandılar. Tabi bu süreç çok sancılı geçti ama bu sorunlar aşıldı. Ümit ediyoruz ki bugünkü sorunlar da aşılacak.” dedi.

Burdur’un sesi: 96.5 Burdur FM

96.5 Burdur FM’in, Türkiye’de birçok büyük şehirden önce Burdur’da yayın hayatına başlayan ilk özel radyolar arasında bulunmasının Burdur Radyosu’nu çok özel kıldığına dikkat çeken Şimşek; “Bizim radyomuzu özel kılan etkenlerden bir tanesi de yayın hayatına hisseleri neredeyse el değiştirmeden devam eden tek radyo olmasıdır. Radyoculuk bizde baba mesleği. Burdur Radyosu’nu 1992 yılında babam kurmuştu. Ben çocukluğumda 90’lı yıllardaki radyoculuğu yaşadığım için bu mesleğe gönül verdim. O günden bugüne kadar da radyoculuk mesleğini devam ettiriyoruz.” sözlerine yer verdi.

“TRT gibi radyo yayını yapacağız.”

90’lı yıllarda radyo yayıncılığının oldukça aktif bir dönem yaşadığına dikkat çeken Şimşek, çocukluk yıllarının radyoculuğun içinde geçmesinin kendisi için de çok kıymetli olduğunu şu sözlerle anlattı; “Babam radyoculuğa ilk başladığında ben 10 yaşındaydım. O süreç benim yaşımdaki bir çocuk için de oldukça heyecanlı bir süreçti. Düşünsenize Türkiye’de radyoculuk devletin elinde tek elde ve siz yeni bir radyosunuz. İnsanlara ‘TRT gibi radyo yayını yapacağız.’ dediğimizde ‘Ya yapmayın devletle yarışılır mı?’ gibi tepkilerle karşılaşıyorduk. Radyoculuğa tam olarak başladığımızda ise okula, tüm arkadaşlarımın alkışları eşliğinde girdiğimi hatırlıyorum.

Radyomuzun ilk yıllarında bir günde yüzlerce sms ve telefon alıyorduk. Burdur Radyosu’ndan yayın yapan bir arkadaşımız bir gün, ‘Gece saat 2’de kendimi göstereceğim.’ dediği için radyomuzun önünde gecenin o saatinde 200’den fazla kişinin toplandığı günleri yaşadık.”

“Radyoların o günkü popülaritesine geri dönmesini istiyoruz”

Türkiye’de radyocuların, diğer medya organlarına göre ekonomik anlamda daha fazla sıkıntı çektiğine vurgu yapan Şimşek; “Türkiye’de radyoculuk, biraz sorunlu çünkü radyoculuk Türkiye’de hak ettiği değeri bulamıyor. Nedeni de şu, birçok basın kuruluşu devlet tarafından desteklenirken ne yazık ki radyolar üvey evlat görevi görüyor ve desteklerden yararlanamıyor. Radyoların yayın hayatının devam ettirilebilmesinin tek katkı kaynağı reklamlar. Biz, reklamlarla ayakta duruyoruz. Gider kalemlerimiz çok büyük. En büyük gider kalemimiz telif hakları ve enerji giderlerimiz. Bunları karşılamak için reklamlarla ayakta durmaya çalışıyoruz. 1990’lı yıllarda radyolar oldukça popüler iletişim araçlarıydı. O zaman internet yaygın olmadığı için ve kasetler de pahalı olduğu için müzikler tamamen radyolardan dinlenirdi. Radyolarda hit şarkılar çalınırdı, insanlar da bunları kayıt altına alıp dinlerlerdi. Biz radyoların o günkü popülaritesine geri dönmesini istiyoruz. Bunun için de hem dinleyicilerimizden hem de devlet yetkililerinden radyolara gerekli önemin verilmesini istiyoruz.” dedi.

Afet durumlarında en etkili iletişim aracı: Radyo

Şimşek ayrıca, radyonun afet durumlarında en kıymetli teknolojik iletişim aracı olduğuna dikkat çekti. Şimşek; “Sene 2024 ama baktığımız zaman sığınak ve yardım çantalarınızda bulunması gereken en temel cihazlar arasında radyolar var. Radyolar çok hızlı bir şekilde ayağa kaldırılabilen teknolojik ürünlerdir. Radyolar afet durumlarında insanların haber almasını sağlayan en teknolojik ürünlerdir. Bugün internetimiz çökebiliyor, telefonlarımız çekmeyebiliyor ancak radyolarımıza iki tane küçük pil takıp antenini çıkardığımız zaman nerede olursak olalım, yaşadığımız bölgenin bütün haberlerini oradan alabiliyoruz.” sözlerine yer verdi.

13 Şubat Dünya Radyo Günü

Kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu, 25 Ekim-10 Kasım 2011 tarihleri arasında gerçekleşen 36. Genel Konferansı’nda Bilgi ve İletişim Komisyonu tarafından kabul edilen bir öneriyle 13 Şubat’ı Dünya Radyo Günü ilan etmiştir.

Özellikle internetin her mecrada etkili olduğu, sosyal medya aracılılığı ile herkesin birbirini takip edebildiği, her şeyin dijitalleştiği bir dönemde radyolar hala zamana karşı direnebilen en önemli iletişim araçlarından biri olmayı sürdürüyor.

Özellikle afet dönemlerinde en teknolojik iletişim ve haberleşme araçlarının bile çöktüğü, insanların haber almakta zorlandığı anlarda devreye yine radyolar giriyor. Hala baktığımızda sığınak ve acil yardım çantalarının içerisinde bulunması gereken hayati malzemelerin arasında radyonun olması iletişimde radyoların ne kadar önemli bir etken olduğunu bizlere gösteriyor.

Radyolar yaşanan olumsuzluklarda kolay ayağa kaldırılabilen teknolojisi ile her ne kadar karmaşık olsa da çok hızlı manevra kabiliyeti olan kurumlardır. Hızlı ve en doğru haber kaynaklarının başında yer alan radyo sektörünün Türkiye’de ise son zamanlarda küçülmekte olduğunu görüyoruz. Bunun en büyük sebeplerinin başında ekonomik zorluklar geliyor. Basın sektörünün bazı dallarının Devlet tarafından desteklenirken radyoların bu destekleme kapsamında yer almaması sektörde büyük yara açıyor. Tüm dünyada radyo sektörüne özel imkanlar sağlanırken Türkiye’de yeterli desteği alamayan radyolar ne yazık ki müzik kutusu olmanın bir tık ötesine geçemiyorlar. Bizler inanıyoruz ki bugüne kadar görmezden gelinen radyolara verilecek destekle birlikte Türkiye’de de radyolar hak ettiği alana geri dönecek, 90’lı yıllardaki popülaritesini yeniden kazanacak ve   insanlarımızın ana haberleşme kaynaklarının içinde hak ettiği yeri alacaktır.

Hale Pak