Flaş Haber Yeni

TÜRK OCAKLARI BÖLGE TOPLANTISI BURDUR’DA YAPILDI

TÜRK OCAKLARI BÖLGE TOPLANTISI BURDUR’DA YAPILDI

  • Toplantıda konuşan Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz: “Türk Devletleri Teşkilatı ile Türkiye,  Dünya’nın yeni dengesinde önemli bir unsur olma potansiyelini taşımaktadır.”

Türk Ocakları Bölge toplantısı  17 Aralık 2022 Cumartesi günü Burdur’da yapıldı. Türk Ocakları Burdur Şubesi’nin ev sahipliğinde Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün katılımı ile gerçekleşen toplantıya  değişik illerden 60’a yakın 17 Şube başkanı ve temsilcisi katıldı. Burdur Öğretmen evi Müdürlüğü’nde saat 11.30’da gerçekleşen toplantının açılış konuşmasını

Türk Ocağı Burdur Şubesi Başkanı Doç. Dr. Himmet Büke yaptı. Akabinde kürsüye çıkan Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, şube başkanlarına hitap etti. Önemli değerlendirmelerde bulundu.

Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, “Dünya’da malumunuz Varşova Paktı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, ardından 2000’li yılların başından ikiz kulelerin yıkılmasıyla vekâlet dönemi savaşları başladı.  Burada en önemli faktörlerden birisi biliyorsunuz. Amerika Birleşik Devletlerinin karşısında ekonomik olarak en büyük güç kim? Herkes biliyor. Çin. Bu bugün de ortaya çıkmış bir şey değil. 10 yıllardır bilinen şey Çin’in bir yükselişi var. Dolayısı ile Çin bir tarafta, Rusya Putin ile beraber önceki dönemde yaşadığı kaostan çıktı. Bir güç haline geldi ama Ukrayna Savaşı Rusya’nın da gücünün sınırlarını aslında bir anlamda ortaya koydu. Bunlar var. Avrupa Birliği tabii İngiltere’nin ayrılmasından sonra biraz sallandı diyelim. Ama hala bir güçtür. Bir de Dünya’da yükselen devletler var. Türkiye’de bunların içerisinde. Yani henüz bir küresel güç değil. Ama mesela Hindistan, Endonezya,  Meksika, Brezilya, Türkiye gibi 10-11 ülke Dünya’da yükselen güç olarak adlandırılıyor. Bu ülkelerin Dünya’nın geleceğinde söz sahibi olma imkanı ve ihtimali var.  Türkiye için bir başka nokta Türk Devletleri Teşkilatıdır. Türk Devletleri Teşkilatı ile Türkiye Dünya’nın yeni dengesinde önemli bir unsur olma potansiyelini taşımaktadır. Tabii bütün bu süreçte gelişmiş ülkeler, özellikle Dünya’yı yöneten egemen güçler ve kapitalizmin Dünya’daki temsilcileri kendi düzenlerini devam ettirmek için yeni yollar arıyorlar.” diye konuştu.

Son dönemde Dünya’daki en önemli gelişmelerden birisinin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırısı olduğunu dile getiren Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz; “Burada Avrupa Birliği’nin genişleme politikası, bunun Rusya’ya karşı kullanılmış olması, adeta Rusya’nın bir nevi sahaya davet edilmesi gibi bir sonuca yol açmıştır. Rusya tarihi olarak kendi kontrol alanı olarak gördüğü yerlerde NATO’nun güçlenmesini istemiyor. O bakımdan bizim Türk Devletleri Teşkilatı’nın bulunduğu sahadaki gelişmelerde Rusya’nın her zaman etkisi olacaktır. Bunu bizim bilmemiz lazım. Bunlar gerçek. Yani bir Türk Birliği idealine doğru yürürken ayağımızı yere basmamız gerekiyor. Kiminle nasıl muhatap olmamız gerektiğini iyi bilmemiz gerekiyor. Nitekim Rusya Ukrayna’ya bunu yaptı ama biliyorsunuz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilan edilmesinin hemen arkasından Kazakistan’da bir takım hadiseler yaşandı. Bunları hepimiz biliyoruz. Dolayısı  ile benim burada dediğim  tekrarlıyorum; gücümüzü iyi bilerek, iyi hesaplayarak farklı  küresel güç odakları ile ilişkilerimizi bizim kendi çıkarlarımızın gerektirdiği şekilde denge politikası ile yürütmek olmalıdır. Ama Türkiye’nin bir takım kırmızı çizgileri vardır. Türkiye’nin kabul edemeyeceği bir takım şeyler vardır. Bunları da açık ve net bir şekilde her zaman söylemişimdir. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’de kurmak istedikleri o terör devleti konusunda net bir şekilde söylüyoruz. Başka yerlerde de başkalarına söylememiz gerekiyor. Türk milleti hepimizin bildiği gibi büyük bir millet. Dolayısı ile bizim bu Dünya’nın yeni devletinde mutlaka söyleyecek sözümüz var. Bu sözü söylemek için de kendi içimize kendi evimize bir bakmamız gerekiyor.” açıklamasında bulundu.

“TÜRKİYE’NİN ÇOK CİDDİ TARIM POLİTİKASI’NA İHTİYACI VAR”

“Çağımızın en önemli problemlilerinden birisi bunu küresel salgın dönemin de de yaşadık. Gıda meselesi” sözlerine vurgu yapan Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz: “Türkiye’nin ciddi bir tarım politikasına ihtiyacı var.” dedi.  Genel Başkan Öz, Gıda ve Su kaynakları meselesinin 21’inci yüzyılda büyük problem olacağına dikkat çekti.

TÜRK OCAĞI BURDUR ŞUBESİ BAŞKANI DOÇ. DR. HİMMET BÜKE’NİN KONUŞMASI

Türk Ocağı Burdur Şubesi Başkanı Doç. Dr. Himmet Büke,  bölge toplantısı açılışında yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:  “Kökleri mazinin derin ve kutsal topraklarında olan Türk Ocakları bugünden geleceğe uzanan tecrübelerini aktarmaya devam edecektir. Günü okuyup anlayarak, günün şartlarını derin bir idrak ve şuurla özümseyerek geleceğe yürüme gibi bir meselemiz vardır ve olmalıdır. Sırtımızda Türk milletinin mesuliyetini, yüreklerimizde milyonlarca Türkün muhabbetini ve hafızamızda binlerce yıllık tarihimizin tecrübelerini taşımakla mükellefiz. Tarihin ve talihin bize yüklediği bu ağır misyon sadece Anadolu Türklüğünün değil aynı zamanda Kırım’dan Kerkük’e; Üsküp’ten Tebriz’e, Buhara’dan Yesi’ye uzanan koskoca bir Türklük aleminin derdine, tasasına, çilesine de bizi memur kılmaktadır. İşimizin zor, yolumuzun çetin, vebali ağır işlerle baş başa olduğumuzun farkında olmamız gerekmektedir. Türk’ün her asırda uğraştığı iç ve dış fitnelerle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle “dahili ve harici bedhahlarla” bugün de muhatabız. Cumhuriyetin 99. yılında gerek içeride gerekse dışarıda pek çok problemle karşı karşıyayız. Anadolu topraklarında yüzyıllarca devam eden varlığımız 21. Asrın başlarında bazı büyük tehlikeleri atlatmamıza ya da bunların üstesinden gelmemize bağlıdır. Küresel ölçekteki bazı sorunlar, bölgemizin kronikleşen ya da sürekli fitili ateşlenen konuları, etrafımızdaki çatışmalar, dış tehditler, sığınmacılar, terör, ekonomi, gıda gibi çözülmesi veya önleyici tedbirler alınması gereken onlarca mesele karşımızda durmaktadır. Bu konuların başında ise artık bir bekâ meselesine dönüşmüş olan sığınmacılar meselesi vardır. Başlangıçta masumane, insanî ve vicdanî duygularla tolere edilebilir bir boyutta olan bu mesele artık Türk devletinin bir iç güvenlik tehdidi meselesi haline gelmiştir. Savaştan kaçan, savaşın yıkıcı ve hayatları sonlandıran etkisinden kurtulmak isteyen kadın, çocuk, yaşlı ve engelli bireylerin korunması Türk milletinin tarih boyunca yapageldiği alışıldık uygulamalarından biridir. Savaşma, karşı koyma, mücadele etme yetisi olmayanların sığınağı olmak, onları tehlike geçene kadar misafir etmek Türk milletine hiçbir zaman zul gelmemiştir. Fakat devam eden süreçte bu meselenin tehlikeli bir boyuta gelmesi, gelenlerin sığınmacı tanımına uymayan nitelikte olması ve bu kişilerin ülkenin genel huzurunu bozmaya başlaması geleceğe dair derin endişeler taşımamıza neden olmaktadır. Buradaki en büyük tehlike şüphesiz Türkiye’nin demografik yapısıyla bilinçli bir biçimde uğraşıldığının ortada olmasıdır. Sığınmacıların nitelikleri ve nüfus artış hızları kaygı verici boyutlara ulaşmış olmakla beraber asayişi ilgilendiren konularda da büyük endişeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu meselelerle ilgili toplumun genel kaygıları Türk Ocakları tarafından yıllardan beri yüksek sesle dile getirilmekte olup bu sorunla ilgili kalıcı çözümler bulunmasının zarureti her fırsatta belirtilmektedir. Bu konu artık Türk devletinin millî güvenlik meselesine dönüşmek üzeredir. Bu manada gelenlerin artık yurda sokulmaması, şartları ve özür beyanları uygun olmayanların da ülkelerine gönderilmesi bir zaruret halini almıştır. Şüphesiz Türk Devleti büyüktür, güçlüdür ve asırlar boyu bu azametini defaten göstermiş, ispat etmiştir. Bitti, yok oldu denilen noktada yeniden uyanmış, ruh köklerinden gelen dip hafızasının gereğini ortaya koymuştur. Bu sebeple bugün ümitsizlik, yılgınlık ve boş vermişlik zamanı değildir. Aksine daha dinamik, aksiyoner ve daha diri olmak durumundayız. Türk Devletlerinin birliği adına atılan adımlar, yapılan işbirliği çalışmaları mutluluk ve heyecan vericidir. Turan coğrafyasının kültür kodlarının harekete geçmesi bu çalışmalara bağlıdır. Yine Karabağ Zaferi yıllardır içimizdeki bir koru söndürmüş, gönlümüzü ferahlatmış, yüreklerimiz can kardeşimiz Azerbaycanla bir atmıştır. Ocağımızın Bakü’de Kerkük’te, Prizren’de temsili de Türk Ocaklarının gelecek vizyonuna dair ümitlerimizi diri tutmaktadır. Türk Dünyası’nın uyanışı bu toprakların istikrar ve gücüyle doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple Türk Ocaklarına düşen vazife konuşmamın başında da belirttiğim gibi mesuliyeti ağır bir iştir. Gaspıralı’nın, Akçura’nın, Gökalp ve daha nice kahramanın emaneti olan bu kutsal davanın yükü bugün bizim omuzlarımızda, vebali de sırtımızdadır. Kritik bir eşikte, önemli bir sürecin arifesindeyiz. Türk devleti Kafkasya’da, Balkanlarda, Akdeniz’de, Karadeniz’de ve güney sınırlarında gelecek yüzyılların teminatını oluşturma gibi hayatî bir dönemi yaşamaktadır. İşte bu dönemde Türk Ocaklılar olarak daha sağlam, daha azimli, daha çalışkan ve daha ümitli olmak durumundayız. Aramızdaki istişare mekanizmasını daha çok işletmeli, gerek genel merkez gerekse şubeler özelinde görüşmelerimizi sıklaştırmalıyız. Özünde resmiyetten ziyade muhabbetin olduğu bir iletişim ve ortamı tesis edersek daha güzel işler yapacağımız kanaatindeyim. Ocaklarımızda gençlerimizin çalışmalarını desteklemeli, gençlerin bugünü anlama ve okuma perspektiflerini görmeye çalışmalıyız. Görünürlük çalışmalarının arttırılması, sosyal medyanın daha aktif ve etkili kullanılması Türk Ocaklarının etki alanını da genişletecektir.”

Halil İbrahim Kara