TBMM ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YÜKSEL, AİHM'İN FETÖ HÜKÜMLÜSÜNÜN BAŞVURUSUNU REDDETMESİNİ DEĞERLENDİRDİ
Yüksel, AİHM'in, FETÖ üyeliğinden suçlu bulunan ve cezası Yargıtayca onandıktan sonra, AYM'ye yaptığı başvuru da reddedilen kişinin mahkumiyetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal etmediğine yönelik kararını değerlendirdi.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) FETÖ hükümlüsünün başvurusunu reddetmesine ilişkin, "AİHM kararı, başvuranın mahkum olduğu eylemleri işlediği sırada FETÖ/PDY'nin henüz bir terör örgütü olarak tanımlanmamasının mahkumiyet kararına engel teşkil etmeyeceğini açıkça ortaya koyması ve Türk Ceza Kanunu'nun terör örgütü üyeliğine dair düzenlemelerinin açık ve öngörülebilir olduğunun AİHM tarafından tespit edilmesi açısından önem arz etmekte." değerlendirmesinde bulundu.
Yüksel, AİHM'in, FETÖ üyeliğinden suçlu bulunan ve cezası Yargıtay tarafından onandıktan sonra, Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru da reddedilen kişinin mahkumiyetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal etmediğine yönelik kararını AA muhabirine değerlendirdi:
AİHM'in, başvuran Şaban Yasak aleyhinde Türk adli makamlarınca verilen mahkumiyet kararının, örgütün kıdemli bir yetkilisi olarak gizli faaliyetler yürütmesi nedeniyle verildiğini vurguladığını ifade eden Yüksel; AİHM'in, somut olayda suçun hem maddi hem manevi unsurlarının mevcut olduğunu tespit ederek oy birliği ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edilmediği yönünde hüküm tesis ettiğini söyledi.
AİHM'in oy birliğiyle, başvuranın gözaltı koşullarının, bir bütün olarak ele alındığında, kendisine uygulanan muamelenin insanlık dışı veya aşağılayıcı olarak nitelendirilebilmesi için gereken ağırlık eşiğine ulaşmadığı gerekçesiyle, başvuranın iddiasını reddettiğini dile getiren Cüneyt Yüksel, AİHM'in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "İşkencenin Yasaklanması" başlıklı 3. maddesinin de ihlal edilmediğine karar verdiğini ifade etti.
Başvuranın mahkum olduğu eylemleri işlediği sırada FETÖ/PDY'nin bir terör örgütü olarak tanımlanmadığı yönündeki itirazını hatırlatan Yüksel, AİHM'in, mevcut davada asıl meselenin başvuranın mahkum edildiği eylemleri işlediği sırada FETÖ/PDY'nin bir terör örgütü olarak yasaklanıp yasaklanmadığı değil, eylemlerden ötürü Türk Ceza Kanunu uyarınca silahlı terör örgütüne üyelikten mahkumiyetin yeterince öngörülebilir olması açısından değerlendirdiğini ifade etti.
Yüksel, "Bir başka ifadeyle, AİHM bir failin bir terör örgütü kurucusu veya üyeliğinden cezalandırılabilmesi için bundan önce o yapının 'terör örgütü' olduğuna dair bir karar alınmış olması gerekmediğini belirtmiştir. AİHM'ye göre önemli olan iç hukuktaki düzenlemelerin öngörülebilir yani hangi eylemlerin bu suça vücut verebileceğinin anlaşılabilir olması ve yerel mahkemelerin suçun maddi ve manevi unsurlarını delillerle bağlantı kurup somutlaştırarak ortaya koymasıdır." diye konuştu.
AİHM'in, başvuranın "hukuka uygun eylemlerinden dolayı mahkum edildiği" iddiasını ikna edici bulmadığını söyleyen Yüksel, şunları kaydetti:
"AİHM, vermiş olduğu kararda başvuranın mahkum edildiği suçun Türk Ceza Kanunu'nda açık bir şekilde tanımlandığını, dolayısıyla öngörülebilirlik şartını karşıladığını ve böylece AİHS'nin 7. maddesinin ihlal edilmediğini; ayrıca Türk yargı mercilerinin Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin 2. fıkrasını geniş bir biçimde yorumlamadığını belirtmiştir. Bu çerçevede, ilgili AİHM kararı, başvuranın mahkum olduğu eylemleri işlediği sırada FETÖ/PDY'nin henüz bir terör örgütü olarak tanımlanmamasının mahkumiyet kararına engel teşkil etmeyeceğini açıkça ortaya koyması ve Türk Ceza Kanunu'nun terör örgütü üyeliğine dair düzenlemelerinin açık ve öngörülebilir olduğunun AİHM tarafından tespit edilmesi açısından önem arz etmekte.
Bu minvalde Türk Ceza Kanunu'nun silahlı terör örgütüne üyelik ile ilgili düzenlemelerinin suç teşkil eden eylemden evvel yürürlükte olması ve başvuranın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olarak söz konusu örgütün amaçlarının ve yöntemlerinin varlığının farkında olması ve bu yönde faaliyet göstermesi tanımlı suçun işlenmesi için yeterli olacaktır."
AA