Flaş Haber Yeni

“SEVGİ VARSA ENGEL YOKTUR”

“SEVGİ VARSA ENGEL YOKTUR”

  • 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle Burdur’da da bir program tertip edildi.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebeti ile tüm ülke genelinde olduğu gibi ilimizde de çeşitli etkinlikler düzenlendi.       Burdur Valiliği Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ortaklaşa dün  10.00’da Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sergi ve Konferans Salonu’nda bir program tertip edildi.

Burdur Valisi Ali Arslantaş, Burdur Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kara, Burdur Barosu Başkanı Av. Ramazan Gedik, Burdur Vali Yardımcısı Ahmet Mailoğlu,  İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Mustafa Güder, Burdur İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, Burdur Defterdarı Naci Günaydın, Burdur İl Genel Meclisi Başkanı Murat Akbıyık, Burdur Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Duygulu,  Burdur İl Milli Eğitim Müdürü Nesrin Kakırman, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Canan Yüksel, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Keyik, TCDD 7. Bölge Müdür Yardımcısı Furkan Zengin, Ak Parti  Burdur İl Başkanı Volkan Mengi, siyasi parti temsilcileri ile sendika başkan ve üyeleri ile engelli ailelerin katıldığı program şehitlerimiz için saygı duruşu ile başladı, İstiklal Marşımızın okunması ile devam etti.

Burdur Valisi Ali Arslantaş, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Canan Yüksel, engelli ailesi Emel Çetiner, günün anlam ve önemini belirten birer konuşmada bulundular.

ERİŞİLEBİRLİK BELGESİ” VERİLDİ

Konuşmaların ardından, Burdur Erişilebilir Denetleme Komisyonu tarafından yapılan incelemede erişilebilir olduğu belirlenen kurumları ‘Erişilebilir Belgesi’ takdimi yapıldı.  

Burdur Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kara, TCDD 7. Bölge Müdür Yardımcısı Furkan Zengin’e ‘Erişilebilir Belgesi’ni Burdur Valisi Ali Arslantaş takdim etti.

GÖSTERİ VE MÜZİK DİNLETİSİNDE BULUNULDU

Aile ve Sosyal İl Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Özel eğitim kurumlarının ortaklaşa düzenlediği programda görev alan öğretmen, öğrenciler önce gösteride bulundular. müzik dinletisinde bulundular.  Programa katılan özel bireyler sahneye çıkarak günülerince eğlendiler.

SERGİ AÇILDI

Aile ve Sosyal İl Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Özel eğitim kurumlarında eğitim-öğrenimini sürdüren öğrencilerin yaptığı çeşitli eser ve eşyaların sergisi açıldı. 

VALİ ARSLANTAŞ: “ENGELLİ SÖZCÜĞÜ YERİNE “YETERSİZLİĞİ OLAN BİREY” İFADESİNİN KULLANIMININ DAHA ŞIK OLACAĞI KANAATİNDEYİM.”

Günün anlam ve önemini belirten konuşmada bulunan Burdur Valisi Arslantaş; “İç alemizin hayatla kesişim çizgisinde sözcük dağarcığımız bulunur. Kelimelerin özgül ağırlıkları vardır ve kullandığımız sözcükler dış dünyaya bakışımızı belirler. Kavramları tanımlama biçimimiz olaylar karşısında göstereceğimiz tepkinin özüdür.

Bu anlayışın güne tetabuku cihetiyle engelli sözcüğü yerine “yetersizliği olan birey” ifadesinin kullanımının daha şık olacağı kanaatindeyim.”dedi.

Vali Ali Arslantaş, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Zira engellik organların zedelenmesine bağlı olarak işlevlerinde oluşan kayıpların yol açtığı yetersizlik nedeniyle, bireyin çevreyle etkili ve yeterli etkileşim kurma sürecinde karşılaştığı problem durumu olarak tanımlanır ve meselenin özünde yetersizlik kavramı yer almaktadır.

Yetersizlik yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak bireyden beklenilen sosyal rolün gerekliliklerini karşılayamama durumudur ki bu hal kişinin kendi tasarrufunda değildir.

Batı medeniyetinde ilk çağlardan itibaren yetersizliği olan bireylere yaşam hakkı tanınmamıştır. Bireyin yetersizliği ebeveynlerinin ya da kendilerinin günahlarına bağlanmış hatta yetersizliği olan bireylerin içinde şeytan olduğuna inanılmıştır.

Sparta’da sakat ya da cılız doğan çocukların yaşamlarına, iyi bir savaşçı olamayacakları düşüncesiyle daha doğar doğmaz son verilmiştir. Cermen kavimlerinde fiziki kusuru olan çocuklar öz babaları tarafından boğularak katledilmiştir. Kalbinde nispeten merhamet taşıyan ilk çağ Avrupalısının en medeni tavrı yeni doğan bebeğin vahşi doğada ölüme terk etmek olmuştur. M.S 5 yy’da Roma’da Justinyanus Kanunlarına göre işitme yetersizliği olan bireylerin sözleşme yapmalarına, mahkemelerde şahitlik yapmalarına ve diğer insanların sahip oldukları yasal haklara sahip olmalarına müsaade edilmemiştir. Orta çağa gelindiğinde yetersizliği olan bireylerin maruz kaldıkları kötü muamelenin yalnızca nevi değişmiştir. Hapsedilmek, eğlence metası olarak kullanılmak, köle olarak çalıştırılmak gibi insanlık dışı uygulamalarla karşılaşan bu bireyler, Hristiyanlığın Avrupa’da yayılmasıyla bir parça nefes alabilmişlerdir.  Rönesans ve reform hareketlerinin etkisiyle insan hayatının değerinin daha fazla öne çıkması batının kırıklarla dolu karnesinde tek yüz güldüren nottur. Sanayi Devrimi ile engellilere yönelik devlet desteği, bir süre engellilerin çalışma yaşamına dâhil edilmesi biçiminde gerçekleşmiştir.  İslamiyet öncesi Türk toplumlarında yetersizliği olan bireylere bakışla ilgili elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. İslamiyet sonrasında ise Hz. Muhammed’in yetersizliği olan bireylere iyi davranması, onlarla iyi geçinilmesini tavsiye etmesi, insanların Abese/12 ayetinde yetersizliği olan bireyler konusunda uyarılması, Hz. Muhammed’in bu durumdaki sahabelere hüsnü muamelede bulunmasının yanı sıra onlara dini, siyasi ve askeri görevler vermesi,

İslam inancı gereği her insanın günahsız olarak doğduğunun kabulü ve akli melekeleri yerinde olmayan insanların dinsel ve toplumsal norm ve kurallarla yargılanmaması sebebiyle Allah’ın yarattığı her varlığa kıymet vermek Türk-İslam Medeniyetinin temel düsturlarından olmuştur.

Bu yaklaşımın sonucunda Türk toplumlarında yetersizliği olan bireylere yönelik tedavi ve bakım hizmetleri sunulmuş, Selçuklularda ve Beylikler döneminde birçok darülaceze yaptırılmıştır.

Osmanlı’da dârülşifâ ve bîmârhânelerde, zihinsel yetersizliği ve ruhsal sorunları olan kişilere hizmet verilmiştir.

Osmanlılarda işitme yetersizliği olan bazı bireyler saray hizmetlerinde istihdam edilmiş, sarayda kullanılan işaret dili o günkü ifadesiyle dilsiz dili, yeni gelenlere öğretilerek bu konuda uzmanlaşmaları sağlanmıştır.

Mesele kültürlerin yoz bir karşılaştırması olmanın ötesinde, insanlık alemine has evrensel bir bakış açısı tekâmül ettirilmesindeki geç kalmışlıkla ilgilidir. Tarihi kronoloji, yetersizliği olan bireylerin toplumsal bir konu haline gelmesinin ancak yirminci yüzyılın ikinci yarısında mümkün olduğunu göstermektedir. Yetersizliği olan bireylere yönelik hukuki zırhların ve eğitsel gelişmelerin anlamlı ilerleme kaydetmesiyle toplumsal farkındalık artmış ve yetersizliği olan bireylere karşı tutum olumlu yönde gelişme göstermiştir.

Oğuz Atay ‘Tehlikeli Oyunlar’ adlı eserinde “Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor” der. Yetersizliği olan bireylerin hayatını kolaylaştırmak için kamusal manada atılan adımlar ne denli büyük olursa olsun, onların ruh dünyalarını tahlile imkân sağlayacak bir sözcük maalesef mevcut değildir.

Anlayış, empati, özdeşim sözcüklerinin kelime manalarını bilerek gerekliliğini yerine getirmek bile bu noktadaki biçareliğin aşılmasında maatteessüf yeterli olmayacaktır.

 Diyalektik düşünce bir konunun tez anti tez sentez aşamalarından geçirilerek sonuca varılmasını salık verir. Yetersiz bireylere karşı toplumun ve devletin tutumu hususunda tarihi süreç marifetiyle elde ettiğimiz tez karşısında, kökeni şefkat ve merhamete dayalı bir antitezin var olduğu görülmektedir.  Son tahlilde meselenin sentezini yapmak iktiza ederse John Berger’in ifadesiyle düşündüklerimiz ya da inandıklarımız görüşümüzü etkiler düşüncesinden hareketle bireylerin daha empatili davranmasının, toplumun yetersizliği olan bireylere karşı olumlu algı geliştirmesinin ve devlet erkinin ise yetersizliği olan bireylere pozitif ayrımcılık düsturuyla hareket etmesinin herkesin menfaatine olacağı muhakkaktır.

Sözlerimi nihayete erdirirken daha yaşanılabilir bir dünya hayalinin tamamen hayal kuranların inanmasıyla ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum. Hep birlikte daha mutlu ve güzel yarınlara ulaşmak temennisiyle hepinizi muhabbetle selamlıyorum.”

MÜDÜR YÜKSEL: “….BU FARKINDALIĞIN OLUŞTURULMASI, YAYGINLAŞTIRILMASI VE SÜRDÜRÜLMESİ İSE TOPLUMUMUZUN HER KESİMİNİ İLGİLENDİREN VİCDANİ, AHLAKİ VE SOSYAL BİR GÖREV VE SORUMLULUKTUR.”

Büyük beğeni alan programın 3 Aralık  Dünya Engelliler Günü münasebetiyle İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile birlikte düzenlendiğinin altını çizerek başlayan konuşmasına başlayan Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Canan Yüksel, “Dünya Engelliler Günü, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından 1992’den itibaren her yıl 3 Aralık'ta kutlanan uluslararası bir farkındalık günüdür.

Saygıdeğer katılımcılar; medeniyetimizin tarihsel seyri içinde engelli olgusunun, engelliye bakışın, engelli anlamının büyük değişimler geçirdiği hepimizin malumudur.

Bu tablo içinde en büyük gelişim ise engelliye verilen değerin sürekli artması, onlara sunulan hizmet standardının sürekli yükselmesidir.

Engellilik alanındaki toplumsal dönüşümü standart haline getirebilmek amacıyla da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız tarafından, ‘2030 Engelsiz Vizyon Belgesi’  hazırlanmıştır. Bu belge, engellilerin eşit vatandaşlar olarak potansiyellerini gerçekleştirebildikleri bir toplum olma yolunda, günümüzden 2030’a kadar engellilik alanındaki ulusal vizyonumuzu ve yol haritamızı ortaya koymaktadır.

Bu doğrultuda, hem vizyon belgesi hem kurumsal hafızamızdan hareketle; engelsiz bir toplum oluşturma yolunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye tüm gayretimizle devam edeceğiz.

Toplumsal hayatın her alanında sorunlarla yüz yüze gelen engelli bireylerin, kimseye bağımlı olmadan ve eşit olarak topluma katılmalarının sağlanmasında gerekli olan mevzuat düzenlemelerinin yanında, toplumsal farkındalığın da artırılması büyük önem arz etmektedir. Bu farkındalığın oluşturulması, yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi ise toplumumuzun her kesimini ilgilendiren vicdani, ahlaki ve sosyal bir görev ve sorumluluktur.” dedi.

Halil İbrahim Kara