Flaş Haber Yeni

RAMAZAN AYI TERİMLERİ (İMSAK – İFTAR- TERAVİH)

RAMAZAN AYI TERİMLERİ (İMSAK – İFTAR- TERAVİH)

Her ibadetin kendine özgü kavramları vardır. Bu kavramlar sayesinde o ibadet hayat bulur, tanımlanır ve tanınır. O terim söylendiğinde veya duyulduğunda doğrudan ilgili ibadet hatırlanır. Bu yönüyle kavramlar ilgili olduğu ibadeti işaret eden birer adres niteliğindedir. Mesela kıyam, rükû ve secde namazı; nisap, yardım ve öşür zekâtı; Kâbe, tavaf ve ihram haccı hatırlattığı gibi ramazan, imsak, sahur ve iftar kelimeleri de oruç ibadetini hatırlatır.

“Ramazan”, sözcük olarak “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” mânâsında “er-ramzâ” kelimesinden veya “Güneş ışınlarından taşların yanıp kızması” anlamında olan “er-ramaz” kelimesinden alınmıştır. Bu yağmur, yeryüzünü nasıl temizleyip yıkarsa; kızgın taşlar, orada yürüyenlerin ayaklarını nasıl yakarsa, Ramazan ayı da müminleri günah kirlerinden öylece temizler, hataları yakar, yok eder.

Ramazan ayını değerli ve ayrıcalıklı kılan, insanlığa gönderilen son rehber kitap Kur"ân-ı Kerîm"in bu ayda indirilmesi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bu ayda olması, temel ibadetlerden olan oruç farizasının bu ayda yerine getirilmesi, teravih, mukabele, itikâf, iftar, sahur ve fıtır sadakası gibi önemli sünnetlerin hep bu ayda yaşanmasıdır. Nasıl “şerefü"l-mekân bi"l-mekîn” yani bir mekânın şerefi, orada yaşayan kimseler sayesinde gerçekleşir ise, aynı durum, zaman için de söz konusudur. Son Peygamber (sas) Yesrib"e teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” hâline getirdiyse, son kitap olan Kur"an"ın bu ayda inmesi de,  Ramazan"ı “Mübarek bir ay” yapmıştır. Kur"ân-ı Kerîm"de adı anılan tek aydır, Ramazan ayı. Yüce Allah onu sadece anmakla kalmamış,  aynı zamanda onu oruç ayı olarak belirlemiştir. İşte bütün bu ayrıcalıkları sebebiyle kültürümüzde Ramazan, “on bir ayın sultanı” olarak kabul görmüştür.

   Farsça rûze (günlük) kelimesinin Türkçe karşılığı olarak ifade edilen oruç, Kur’an-ı Kerim’de “savm-sıyam” kavramıyla ifade edilmektedir. Savm, bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak ve engellemek anlamlarına gelir. Bu anlamıyla “savm” kelimesiyle “imsak” kelimesi eş anlamlıdır. Bu nedenle ibadet maksadıyla yeme içme ve cinsel münasebetten uzak durma yani imsak, oruç/savm olarak isimlendirilmiştir. Aslında Fecr-i sadık olarak isimlendirilen; oruç ibadetinin başladığı vakte “imsak” denilmesinin sebebi de yeme, içme ve cinsel münasebet yasağının bu vakitte başlamış olmasındandır.

Bir ay süresince en temel ihtiyacı olan yeme içmeye karşı kendini tutarak gösterdiği kararlılık sayesinde insan, nefsinin isteklerini kontrol altına alacak güçlü bir irade oluşturur. Allah’ın emri doğrultusunda oluşan bu güçlü irade sayesinde, artık onun emrine aykırı olan her türlü kötülük ve ahlaksızlığa karşı güçlü bir duruş sergileyecek hale gelmiştir..

“Sabah olmadan önceki vakit, gecenin son üçte biri” anlamındaki “seher” kelimesiyle aynı kökten gelen “sahur”, dinî bir terim olarak oruç tutmaya hazırlık olmak üzere fecrin doğmasından önce yenen yemeği ifade eder. Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Sahur yiyin; sahurda bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45) buyurarak sahur yemeğinin önemine,  seher vaktinin fazilet ve bereketine dikkat çekmiştir. Bu bakımdan bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca, gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur.

 “Orucu açmak, oruçluya orucu açtırmak” gibi anlamlarına gelen “iftar”, oruçlu kimsenin vakti gelince usulüne uygun biçimde orucunu açması demektir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde oruçlu için iftarın önemini şöyle ifade etmiştir: “Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucu açtığı anki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu (mükâfatını aldığı) anki sevincidir.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163). Oruç tutarak bazı nimetlerden mahrum kalan kişi, iftarla birlikte yeniden bu nimetlere kavuşmanın şükrünü eda eder. Açlık, yoksulluk ve geçim sıkıntısı çeken insanların durumlarının farkında olur. Böylece oruçla geçen bir günün sonunda mide su ve yemekle iftar ederken dil güzel sözlerle, el hayır, hasenat ve ikramlarla, gönül güzel duygularla iftar eder. Sezai Karakoç’un ifadesiyle “oruç müminin kalbinde iftar eder.”

    Ramazanda iftar yemekleri vermek, Rezzâk olan Rabbimizin bize verdiği rızıkları kardeşlerimizle paylaşmak, Halil İbrâhim bereketini umduğumuz sofralarda buluşmak bize mânevî ecirler kazandırır. Bazen bir tek hurma bile cennete vesile olur. İftar sofralarına mümkün mertebe yoksulların davet edilmesi bir tarağın dişleri gibi birbirine eşit olan insanların aynı sofra etrafında buluşmasını sağlar. Allah Resûlü, “Bir oruçluya iftar veren, o kişinin sevabı kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm, 82) buyurarak iftar davetlerini teşvik etmiştir. Yemeklerde israfa kaçılmaması ve sünnete uygun davranılması gerekir. Allah Resûlü, misafiri olduğu ev sahibine kendisi dua ettiği gibi ashâbına da dua etmelerini tavsiye etmiştir. 

    Sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelen “tervîha” kelimesinin çoğulu olan teravih, dinî bir terim olarak Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaz demektir. Teravih namazı, kadın-erkek herkes için sünnet-i müekkededir ve İslâm’ın şeâirindendir. Teravih namazı, orucun değil Ramazan’ın sünnetidir. Bu sebeple oruç tutmayan hasta ve yolcular için de Teravih kılmak sünnettir. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân  37 ; Müslim, Müsâfirîn 173, 174.)

 Ve her sayılı gün gibi, bu coşkulu günler de çok hızlı geçer. Ömrü boyunca kaç Ramazan geçireceğini bilemeyen müslüman için son teravih namazı, son sahur, son iftar buruk bir hüzne dönüşür. Tıpkı gözü yaşlı hacıların kutsal iklime veda edişi gibi, bu mübarek mevsime de aynı duygularla veda edilir. Camilerde güzel sesli hafızların, “Elveda yâ şehr-i Ramazan” nağmeleri ile uğurlanır Ramazan. Bir taraftan arınmış, korunmuş, bol ecir kazanmış olma ümidi, diğer taraftan bir sonraki Ramazan"a yetişememe endişesi ile vedalaşılır. Bugünkü yazımızı Peygamberimizin (s.a.v.) şu duasıyla bitirelim: “Oruçlular yanınızda iftar etsin. Yemeğinizi iyiler yesin ve melekler sizin için dua etsin”   (Ebû Dâvud, "Et'ime", 54) Âmin.

BURDUR İL MÜFTÜLÜĞÜ