Prof. Dr. Marc waelkens vefat etti
İlimiz Ağlasun ilçesindeki Sagalassos antik kentinde yaptığı bilimsel çalışmalarla ilimizin ülkemiz ve dünya arkeolojisine değerli katkılarda bulunan Belçikalı bilim insanı Prof. Dr. Marc Waelkens, vefat etti. Belçikalı Arkeolog Prof. Dr. Marc Waelkens (73), uzun süredir pankreas kanseri tedavisi gördüğü, Brüksel’deki evinde yaşamını yitirdiği öğrenildi. İlimiz Ağlasun ilçesinde bulunan Sagalassos antik kentinde yürütülen arkeolojik kazılara öncülük ederek antik kentin önemli yapılarını gün yüzüne çıkaran Waelkens’ın hayatını kaybetmesi dolayısıyla kültür ve Turizm Bakanlığı taziye mesajı yayınladı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı önceki gün (22.2.2021) resmi sosyal medya hesaplarından yayınladığı mesajda; “Sagalassos Antik Kenti'nde yürüttüğü çalışmalarla ülkemiz ve dünya arkeolojisine büyük katkılar sağlayan, 2010 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Prof. Dr. Marc Waelkens’ın hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrendik. Yakınlarına ve tüm bilim camiasına başsağlığı diliyoruz” denildi.
MARC WAELKENS GÖZÜYLE SAGALASOS ‘HAYATIMDA SAGALASSOS GİBİ BİR KENT HİÇ GÖRMEMİŞTİM’
Marc Waelkans 2020 yılı Mart ayında bir dergiye verdiği video röportajında; “1988’de bir Belçika kazısı olarak Sağalassos Porjesi’ne başladım. 6 yaşında okuduğum, Troya’nın keşfedildiğini konu alan bir çizgi roman sayesinde Türkiye’de arkeolog olmaya karar verdim ve tüm hayatımı be çocukluk hayalini gerçekleştirebilmeye atadım. İlk 20 yıl önce öğrenci, sonra araştırma görevlisi olarak Belçika’daki Gent Üniversitesi’ne bağlıydım. 1986’da Leuven Katolik Üniversite’ne klasik arkeoloji profesörü olarak atandım. Türkiye’deki saha araştırmalarına 1960’lı yıllarının sonunda 1970’li yıllarının ilk yıllarında Pessinus’ta başladım. O yıllar doktoramı bir Frigya karakteristiği olan Bu kapı şeklinde mezar taşları üzerine tamamladım. Bu mezar taşlarını kimlerin yaptığı konulu bir seminere hazırlanırken, Roma dünyasında yapılmış lahitlerin en tipit örneğinin Afyon İscehisar yakınlarındaki dokimeion’da olduğunu saptadım. 1980’lerde Yunanistan2da Thorikos ve Suriye’de Epemiye kazılarına katıldım. Ayrıca kısa bir süre Afrodisias ve 5 yıl kadar da Türkiye’de Pamukkale, Hierapolis kazılarında bulundum. 1982 yılında Steven Mitchell, Ankara’daki İngiliz Enstitüsü çatısı altındaki o zaman yeni bir proje olan ‘Pisidia Projesi’ndeki mimari çalışmaların sorumluluğunu almam teklifinde bulunuldu. Amacımız Pisidia’daki dağlık araziyi kayıt altına almaktı. Ve bu konuda yüz yılı aşkın bir süredir araştırma yapılmamıştı. İlk 3 yıl Yalvaç’ta (Isparta) yani Pisidia ismiyle Antioch’ta çalıştık. 1985’te Kremna’dakş Sagalassos’a geçtik. Sagalassos’taki potansiyeli fark ettiğimde İngiliz Enstitüsü ile devam etmemeye ve kalmaya karar verdim. 1988 ve 1989 yılları arasında Burdur Arkeoloji Müzesiyle ortak çalışarak (Burdur Ağlasun) Sagalassos’taki çömlekçiler mahallesinde kurtarma kazıları gerçekleştirdik. 1990 yılında Sagalassos geniş ölçekli bir kazı projesi haline geldi. ve benim adımı aldı.. 3 yıl sonra 1200 kilometre genişliğindeki bu kadim arazideki araştırmaları başlattım” dedi. Röportajı yapan muhabirin; “Sizi bu arkeolojik alanda ve bölgede çalışmaya teşvik eden neydi?” sorusunu yanıtlayan Marc Waelkans; “Özetle sahadaki potansiyeldi. Sahayı 23 Ağustos 1984 sabahın erken saatlerinde ilk kez gördüğümde gözlerime inanamadım. Doğa Akdeniz’de 16 yıldır çalışıyordum zaten. Ama böylesi potansiyele sahip bir sahayı daha önce hiç görmemiştim. Sahaya zar zor ulaşılabiliyordu. Doğru düzgün yol bile yoktu. Su ve elektrik yoktu. Fakat yine de daha önce benzerini görmediğim bir şekilde bozulmadan kalmıştı. Her yerde kalıntılar vardı ve resmen çanak çömlek ve cam üstünde yürüyorduk. En önemlisi de daha önce hiç dokunulmamıştı. Hiç kazı yapılmamıştı. Böylece klasik bir sahaya tarih öncesi araştırmalarla yaklaşabilecek ve her çeşit maddesel kanıtları inceleyebilecektim. Kolay olmadı. Hayatım başvuru yazmakla, onları yeniden göndermekle, kaynak bulmakla ve bunun gibi şeylerle doldu. Sosyal anlamda çok fedakârlık yaptım. Ama bundan astla pişman olmadım. Yine olsa düşünmeden yine yaparım. Karşılığını cömertçe aldım. Bana profesyonel bir tatmin vermesinin yanında kamusal bir ün de verdi. Proje sayesinde 2000’de Belçika’da ‘Solvey Ödülü’, 2002 yılında Türkiye tarafından ‘Üstün hizmet madalyası^’ aldım. 2008 yılında Burdur’daki Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ‘fahri doktora’ verdi. Son olarak ta 20092da Belçika kıralı beni şövalyelikle ödüllendirdi. Yani çok mutlu biriyim” demişti .
Halil İbrahim Kara