Flaş Haber Yeni

PAYLAŞMAK, İNFAK VE SADAKA

PAYLAŞMAK, İNFAK VE SADAKA

Bir gün Allah Resûlü, “Her müslümanın sadaka vermesi gerekir.” buyurdu. Bunu duyanlar bir an için şaşırdılar. Çünkü aralarında zengin olmadıkları için mal ile sadaka veremeyenler de vardı. Hemen sordular: “(Sadaka verecek mal) bulamayana ne dersin?” Allah Resûlü, “Eliyle (emek verir) çalışır. Hem kendisi faydalanır, hem de sadaka verir.” buyurdu. Sahâbe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sordular. “İhtiyaç sahibi, darda kalmış ve mazlum kimselere yardımcı olur.” Sahâbe tekrar, “Ya buna gücü yetmezse ne dersin?” diye sorunca Resûlullah, ‘’İyiliği veya hayrı ister.’’   “Bunu da yapmazsa ne dersin?” diye dördüncü kez sorunca, “Kötülükten uzak durur. Bu da bir sadakadır.” buyurdular.(1)

Sıdk (doğruluk), sadakat (özden bağlılık, samimiyet), sadık (dürüst ve samimi olan kişi) kelimeleri ile ortak kökten gelen sadaka bu anlamları ifade edebilecek bütün davranışları kapsar. Meselâ, ibadet niyetiyle sadaka veren kimse, Rabbine karşı;  malından veren varlıklı kişi, muhtaçlara karşı;  evinin ihtiyaçlarını karşılayan, eşine ve çocuklarına karşı;  yardımsever, ihtiyaç sahiplerine karşı sadakatini, samimiyetini, iyi niyetli olduğunu göstermektedir. İnfak,  imanda sadakat ve samimiyetin bir delili,  âhirete imanın bir ifadesidir. Bunun içindir ki Resûlullah (sav), “...Sadaka bir delildir...” (2) hadisinde sadakanın, veren kişinin imanına ve sadakatine bir delil olduğunu buyurmuştur.

Allah Resûlü  bir gün, “Çoklukla övünmek sizi oyaladı.” (3)  âyetini okuduktan sonra o sırada yanında bulunan sahâbîlere, “Âdemoğlu, "Malım, malım!" diyor. Ey âdemoğlu, senin yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve infak edip önceden (âhirete) gönderdiğin dışında bir malın mı var?” (4) buyurmuştu.

Hz. Âişe'nin anlattığı bir diğer olayda Hz. Peygamber ailesi için bir koyun kesmiş ve eşlerine ondan ne kadarı kaldı diye sormuştu. Hz. Âişe, “Bize sadece kürek kemiği kaldı.” deyince Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “(Demek ki) kürek kemiğinin dışında tümü (bize) kaldı.” (5)

Allah Resûlü'nün açıkça belirttiğine göre sadaka malı azaltmıyor, Allah katında mükâfatın artmasına vesile oluyordu.(6)  Bunun için yularlı bir devesini Allah yolunda tasadduk eden bir sahâbî için, “Allah (bu kişiye) kıyamet gününde yularlı yedi yüz deve tasadduk etmiş gibi sevap verecektir.” (7) buyurmuştu. Kur'an-ı Kerim'de de Yüce Mevlâ, “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.” (8) buyurarak, kendi rızası için verenlerin mükâfatının yedi yüz misliyle olacağını bildirmiştir. Çünkü paylaşılmayan bir mal, geçici ve fânidir. Bir gün ya yok olur ya da yararsız hâle gelir. Fakat diğer insanlarla paylaşıldığı zaman daha uzun bir dönem devam eder ve istifade edildikçe de sahibine mükâfat kazandırır. Kutlu Nebî, “İnsan öldüğü zaman, şu üç şey dışında amelleri kesilir: Sadaka-i câriye (faydası kesintisiz devam eden sadaka), kendisinden yararlanılan ilim ve kendisine dua eden sâlih evlât.” (9) derken, insanların çeşme ve köprü gibi sürekli yararlandığı, uzun ömürlü yaşayan sadakaları ilk sırada anmaktadır.

Kutlu Nebî, sadakanın insan psikolojisi üzerindeki faydalarına işaret ederek sadaka vermekle kişinin şahsiyetini geliştirebileceğine dikkat çekmiştir. Meselâ, katı kalpli olmaktan şikâyet eden bir sahâbîye yufka yürekli olabilmesi için ihtiyaç sahiplerine yedirme ve yetimin başını okşama suretiyle sadaka vermesini tavsiye etmiştir.(10) “Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin.” (11) buyuran Peygamber Efendimiz, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olan ve onların duasını alan kişinin karşılığını bulacağına işaret etmiştir.

Resûlullah (sav) bir konuşmasında cehennemden bahsetti, ondan Allah"a sığındı ve yüzünü üç defa çevirdikten sonra şöyle buyurdu: “Yarım hurma (sadaka) ile bile olsa cehennemden korunun. Eğer bunu da bulamazsanız güzel bir sözle (korunun).” (12

Sadaka vermek aslında bir şükür ifadesidir. Verilen nimetin devamı için onu diğer insanlar ile paylaşmaktır. Yüce Allah, “Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun.” (13) buyurarak kendilerine nimet verilenlerin aynı nimeti başkalarıyla paylaşmalarını emretmiştir.

Allah Teâlâ, “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık, hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.” buyurur.(14) Sadakalar gösteriş ve riyadan uzak, alanın haysiyet ve onuru zedelenmenden verilmelidir. Allah Resûlü de, Allah’ın kendi gölgesinden (himayesinden) başka hiçbir gölgenin (yardımcının) bulunmadığı kıyamet gününde, Allah’ın gölgesinde (himayesinde) olacak yedi sınıf insandan bir sınıfın da sağ elinin verdiği sadakayı sol bilmeyecek derecede gizli tutan kimseler olduğunu belirtmiştir.(15)

Eskiden bazı cami, türbe ve hastanelerin gizli köşelerinde üstleri çukur sadaka taşları vardı. Varlıklı hayırseverler bu çukurlara gizlice para koyarlar, sıkıntılarını ve kötü durumlarını dile getiremeyen, kimseye açamayan fakir insanlar da gizlice gelir, ihtiyaçları miktarınca parayı alırlardı. Kalanını ise kendisi gibi muhtaç insanları düşünerek orada bırakır ve sadakayı bırakan meçhul kişiye dua ederdi. Böylece sadaka verenler gösteriş ve riya âfetinden kurtulur, ihtiyaç sahibi fakirlerin de onurları zedelenmezdi. Böylece sadakayı veren de alan da daha bir samimi duygular içinde sevap kazanırlardı.

Sonuç olarak sadaka, Allah’a karşı bağlılığın bir ifadesi olarak her insanın imkân ve bulunduğu ortama göre yapabileceği bir ibadet çeşididir. Böylece Müslümanlar zaman ve sınırlama olmaksızın hayır işlemeye, mükâfat kazanmaya teşvik edilmektedir. Kendi şahsı, ailesi, toplumu, çevresi hatta hayvanları ilgilendiren bütün hayırlı işlerin sadaka olduğunu bilen bir kişi var gücüyle çalışacaktır. Böylece Kutlu Nebî"nin, “Sadakalarınızı (bir an önce) veriniz. Çünkü size öyle bir zaman gelecek ki kişi sadakasını getirecek fakat onu kabul edecek kimse bulamayacak. (Sadaka getirdiği) adam, "Dün gelseydin onu kabul ederdim, fakat bugün ona ihtiyacım yok." diyecek.” (16) şeklinde tasvir ettiği kanaatkâr bir toplum oluşacaktır.

Dipnotlar:

  1. Müslim, Zekât, 55
  2. Müslim, Tahâre, 1
  3. Tekâsür, 102/1
  4. Müslim, Zühd, 3
  5. Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 33
  6. Müslim, Birr, 69
  7. Nesâî, Cihâd, 46
  8. Bakara, 2/261
  9. Müslim, Vasiyye, 14
  10. İbn Hanbel, II, 264
  11. Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 542
  12. Müslim, Zekât, 68
  13. Kasas, 28/77
  14. Bakara, 2/274
  15. Buhârî, Zekât, 16
  16. Buhârî, Zekât, 9  

Burdur İl Müftülüğü