Flaş Haber Yeni

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ BURDUR’DA

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ BURDUR’DA

 

Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencileri Burdur ilinde arazi çalışması gerçekleştirdi. Arazi çalışması 10 Ekim Salı günü gerçekleşti.

“Burdur İli Yerleşme Ve Çevre İlişkisi” konulu saha çalışmasına Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nden 50 öğrenci katıldı. Doç. Dr. İbrahim Gökburun ve Dr. Öğretim Üyesi Rauf Belge sorumluluğunda, Burdurlu Şükrü Sezen ile birlikte arazia çalışması gerçekleşti.

Yapılan arazi çalışmasında; ilk önce Hacılar Höyüğü, Burdur şehrinin tarihi çekirdeği, İnsuyu Mağarası ve Burdur Gölü’nde incelemeler yapıldı.

İLK ÖNCE HACILAR HÖYÜĞÜ ZİYARET EDİLDİ

Grup arazi çalışması Hacılar Höyüğü ile başladı. Hacılar Höyüğünün bilgilendirmesini, Hacılar höyüğü kazı ekibinden Burak Mutlutürk yaptı. “İnsanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olan Hacılar Ören Yeri, höyük denemeyecek kadar alçak ve yayvan bir arazide bu yerleşimin varlığı 1956’da saptanmıştır. Hacılar’ın yaklaşık 400 metre kuzeyinde bulunan “Hacılar Büyük Höyük’te ise kazı çalışmasının 2021 yılında başladığını vurguladı ve bilgilendirmeye devam etti.

Hacılar Höyüğü’nde, Neolitik Dönemden-Erken Kalkolitik’in sonlarına kadar bazı kesintilerle devam eden 16 evreli bir yerleşim sürecinden oluştuğunu dile getiren Mutlutürk; “Hacılar Büyük Höyük’te ise yerleşmeler, İlk Tunç Çağı Birinci Evrede başlamıştır. Bugüne kadar, yani MÖ 3000 öncesine tarihlenen bir yerleşmeye ait “testere dişi” şeklinde kırılmalarla kuzey-güney doğrultusunda gelişen, çok ustalıkla inşa edilmiş bir savunma sistemi açığa çıkartılmıştır. Höyükteki İlk Tunç Çağı mimarisinin genel görünümü, Anadolu’da şimdiye kadar kazılmış hiçbir yerleşmenin mimarlığı ile ilgisi olmayan, “testere dişi” şeklinde girinti ve çıkıntılarla daire şeklinde gelişerek çevresini saracağı bir yerleşmeyi korumak için yapılmış bir savunma sistemi şeklindedir. Burada yönetici sınıfların ikametgâhı (saray), tapınak vs. gibi yapılarıyla bu yerleşme olağanüstü güçlü bir savunma sistemi ile korunmaya alınacak kadar zengin bir kent olduğu düşünülüyor. Ayrıca buradaki mekânlarda bulunan çanak çömlek ve gereçler ile meyve ve tahıl kalıntıları,  bunların savunma sistemi içinde aynı zamanda konut olarak kullanıldığını göstermektedir.” ifadelerine yer verdi.

 

ARAZİ ÇALIŞMASI ŞEHİR MERKEZİNDE DEVAM ETTİ

Hacılar Höyüğünde başlayan arazi çalışmasına Burdur şehir merkezinde devam edildi. Burdur şehrinin tarihi çekirdeği hakkında bilgi veren Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Yiğit; “Burdur şehri, Anadolu tarihinin bütün evrelerini yaşamış bir şehir olması nedeniyle çok özeldir. Bir önceki durakta Hacılar Höyüğü’nü gezip gördünüz. Şehir merkezinde ise Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması ve öncesine ait kültürlerin izleri var. İlk olarak Burdur’un önemli mimari yapılarından biri olan Kavaklı Rum Kilisesi (Doğa Tarihi Müzesi) Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanılan bir kilisedir. Mübadele sonrasında bu yapı bir süre Türk Ocağı’na tahsis edilmiştir. Daha sonra depo olarak kullanılan yapı, bir süre sonra ise kullanım dışı kalmıştır. Günümüzde ise yapılan restorasyon çalışmalarıyla birlikte Doğa Tarih Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede Burdur’un Kemer İlçesi Elmacık Köyü’nde ortaya çıkan dev bir güney filine ait iskelet ile tarih öncesi canlılara ait kalıntılar sergilenmektedir.” diyerek öğrencilere Burdur şehrinin merkezinde yer alan Yeşiltepe mevkisinde, şehrin panoramik görüntüsüyle bilgilerde sundu.

MAKÜ Öğretim Üyesi Yiğit; “Burdur adının kökeni tartışmalara, bilinmezliklere gebe. Fethedilen yerleri imar ve iskân etmek Türklerin önceliklerindedir. Merkezi bir yerde bir Ulucami’nin yükseltilmesi, minarelerden yükselen ezan sesleriyle, o beldenin Türk-İslam şehrinin tesisinin beş vakit ilanı olmuştur. Türk-İslam şehri ‘Cuma kılınur, bazarı durur’ yer olarak tanımlamıştır. Sadece cuma namazı kılınan yer değil elbet şehirler, pazarı olan yakın ve uzak çevrelerden insanların şehre geldiği, şehirden haber aldığı, şehre haber ulaştırdığı, ihtiyaç gördüğü, alışveriş yaptığı, haberdar olduğu yaşam alanlarıdır. Ulu Caminin olduğu tepe ona kavuşan yollar ve yol üstünde kapılar. Kadim şehirlerin iç kaleleri, ahmedekleri. Sarayın, caminin, iskânın, hazinenin bulunduğu yerler şehrin kalbinin attığı yer, nüve, çekirdek sahadır. Ulu Cami ve saat kulesinin çevresinden yaklaşık 200 metre yarıçapında bir daire çizildiğinde burası tamamen iç Kale bunun dışı ise dış Kaleyi oluşturmaktadır. Günümüzde herhangi bir sur kalıntısı bulunmamaktadır. Surların ilk kez keşfedilişi ise 1920'lerde bir yangın sonrasında inşaat malzemesi için taş aranırken Ulu Cami yakınında Sur parçaları bulunmuştur.” dedi.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ BURDUR’DA

Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencileri Burdur ilinde arazi çalışması gerçekleştirdi. Arazi çalışması 10 Ekim Salı günü gerçekleşti.

“Burdur İli Yerleşme Ve Çevre İlişkisi” konulu saha çalışmasına Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nden 50 öğrenci katıldı. Doç. Dr. İbrahim Gökburun ve Dr. Öğretim Üyesi Rauf Belge sorumluluğunda, Burdurlu Şükrü Sezen ile birlikte arazi çalışması gerçekleşti.

Yapılan arazi çalışmasında; ilk önce Hacılar Höyüğü, Burdur şehrinin tarihi çekirdeği, İnsuyu Mağarası ve Burdur Gölü’nde incelemeler yapıldı.

 

İLK ÖNCE HACILAR HÖYÜĞÜ ZİYARET EDİLDİ

Grup arazi çalışması Hacılar Höyüğü ile başladı. Hacılar Höyüğünün bilgilendirmesini, Hacılar höyüğü kazı ekibinden Burak Mutlutürk yaptı. “İnsanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olan Hacılar Ören Yeri, höyük denemeyecek kadar alçak ve yayvan bir arazide bu yerleşimin varlığı 1956’da saptanmıştır. Hacılar’ın yaklaşık 400 metre kuzeyinde bulunan “Hacılar Büyük Höyük’te ise kazı çalışmasının 2021 yılında başladığını vurguladı ve bilgilendirmeye devam etti.

Hacılar Höyüğü’nde, Neolitik Dönemden-Erken Kalkolitik’in sonlarına kadar bazı kesintilerle devam eden 16 evreli bir yerleşim sürecinden oluştuğunu dile getiren Mutlutürk; “Hacılar Büyük Höyük’te ise yerleşmeler, İlk Tunç Çağı Birinci Evrede başlamıştır. Bugüne kadar, yani MÖ 3000 öncesine tarihlenen bir yerleşmeye ait “testere dişi” şeklinde kırılmalarla kuzey-güney doğrultusunda gelişen, çok ustalıkla inşa edilmiş bir savunma sistemi açığa çıkartılmıştır. Höyükteki İlk Tunç Çağı mimarisinin genel görünümü, Anadolu’da şimdiye kadar kazılmış hiçbir yerleşmenin mimarlığı ile ilgisi olmayan, “testere dişi” şeklinde girinti ve çıkıntılarla daire şeklinde gelişerek çevresini saracağı bir yerleşmeyi korumak için yapılmış bir savunma sistemi şeklindedir. Burada yönetici sınıfların ikametgâhı (saray), tapınak vs. gibi yapılarıyla bu yerleşme olağanüstü güçlü bir savunma sistemi ile korunmaya alınacak kadar zengin bir kent olduğu düşünülüyor. Ayrıca buradaki mekânlarda bulunan çanak çömlek ve gereçler ile meyve ve tahıl kalıntıları,  bunların savunma sistemi içinde aynı zamanda konut olarak kullanıldığını göstermektedir.” ifadelerine yer verdi.

 

ARAZİ ÇALIŞMASI ŞEHİR MERKEZİNDE DEVAM ETTİ

Hacılar Höyüğünde başlayan arazi çalışmasına Burdur şehir merkezinde devam edildi. Burdur şehrinin tarihi çekirdeği hakkında bilgi veren Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Yiğit; “Burdur şehri, Anadolu tarihinin bütün evrelerini yaşamış bir şehir olması nedeniyle çok özeldir. Bir önceki durakta Hacılar Höyüğü’nü gezip gördünüz. Şehir merkezinde ise Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması ve öncesine ait kültürlerin izleri var. İlk olarak Burdur’un önemli mimari yapılarından biri olan Kavaklı Rum Kilisesi (Doğa Tarihi Müzesi) Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanılan bir kilisedir. Mübadele sonrasında bu yapı bir süre Türk Ocağı’na tahsis edilmiştir. Daha sonra depo olarak kullanılan yapı, bir süre sonra ise kullanım dışı kalmıştır. Günümüzde ise yapılan restorasyon çalışmalarıyla birlikte Doğa Tarih Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede Burdur’un Kemer İlçesi Elmacık Köyü’nde ortaya çıkan dev bir güney filine ait iskelet ile tarih öncesi canlılara ait kalıntılar sergilenmektedir.” diyerek öğrencilere Burdur şehrinin merkezinde yer alan Yeşiltepe mevkisinde, şehrin panoramik görüntüsüyle bilgilerde sundu.

MAKÜ Öğretim Üyesi Yiğit; “Burdur adının kökeni tartışmalara, bilinmezliklere gebe. Fethedilen yerleri imar ve iskân etmek Türklerin önceliklerindedir. Merkezi bir yerde bir Ulucami’nin yükseltilmesi, minarelerden yükselen ezan sesleriyle, o beldenin Türk-İslam şehrinin tesisinin beş vakit ilanı olmuştur. Türk-İslam şehri ‘Cuma kılınur, bazarı durur’ yer olarak tanımlamıştır. Sadece cuma namazı kılınan yer değil elbet şehirler, pazarı olan yakın ve uzak çevrelerden insanların şehre geldiği, şehirden haber aldığı, şehre haber ulaştırdığı, ihtiyaç gördüğü, alışveriş yaptığı, haberdar olduğu yaşam alanlarıdır. Ulu Caminin olduğu tepe ona kavuşan yollar ve yol üstünde kapılar. Kadim şehirlerin iç kaleleri, ahmedekleri. Sarayın, caminin, iskânın, hazinenin bulunduğu yerler şehrin kalbinin attığı yer, nüve, çekirdek sahadır. Ulu Cami ve saat kulesinin çevresinden yaklaşık 200 metre yarıçapında bir daire çizildiğinde burası tamamen iç Kale bunun dışı ise dış Kaleyi oluşturmaktadır. Günümüzde herhangi bir sur kalıntısı bulunmamaktadır. Surların ilk kez keşfedilişi ise 1920'lerde bir yangın sonrasında inşaat malzemesi için taş aranırken Ulu Cami yakınında Sur parçaları bulunmuştur.” dedi.

ŞEHİR MERKEZİNDEN SONRA BURDUR GÖLÜ

Şehir Merkezi sonrasında İnsuyu Mağarası’nı da gezip gören Coğrafya bölümü öğrencileri, daha sonra Göller Yöresinin en büyük göllerinden biri olan Burdur Gölü’nde incelemelerde bulundu. Arazi çalışmasına katılan öğrencilerden Burdurlu Şükrü Sezen: “Burdur gölünün kıyısında doğup büyüdüm. Burdur Gölü’nde yaşanan ekolojik değişimin tanıklarından biriyim. Burdur Gölü ilimizin hayat kaynağı, en önemli doğal güzelliklerinden biridir. Önemli bir turizm destinasyon alanı. Ancak Burdur Gölü’nün su aynası giderek küçülüyor. Göl çevresinde bulunan yerleşmelerde yanlış uygulamalar, Burdur Gölü için büyük sorunlara neden oluyor. Çünkü gölün su seviyesi giderek azalıyor. Gölün su kaybetmesi nedeniyle tuzluluk oranın da artmış oluyor. Burdur Gölünü korumak ve yaşatmak hepimizin sorumluluğudur. Bu konuda bilimsel çalışmalar yapılıyor. Ancak daha somut adımlara ihtiyacımız var. Bugün burada hocalarımız ve öğrenci arkadaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz bu arazi çalışmasında Burdur Gölü’de yaşanan ekolojik değişime dikkat çekmeyi amaçlıyoruz.” diyerek arazi çalışması sonlandı.

 

H.Nesibe Solak