Flaş Haber Yeni

OBEZİTELİ BİREYLERE YÖNELİK AYRIMCILIĞIN TEDAVİLERİNİ OLUMSUZ ETKİLEDİĞİ BELİRTİLİYOR

OBEZİTELİ BİREYLERE YÖNELİK AYRIMCILIĞIN TEDAVİLERİNİ OLUMSUZ ETKİLEDİĞİ BELİRTİLİYOR

Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Feray Akbaş: "Damgalama neticesinde bireylerin özgüveni, beden imajı ve benlik saygısı etkilenmekte, tedavi süreçleri aksamakta, hatta bu kişiler tedaviyi bırakmaktadır. Obeziteli bireylerin bu durumla etkin olarak baş etme mekanizmaları geliştirmelerine multidisipliner bir ekip tarafından yardımcı olunmalı" "Obeziteli bireylere karşı ayrımcılığın önüne geçmek için medyanın etkin şekilde obezite damgalamasıyla mücadeleye katılımının sağlanması gerekiyor. Sağlık çalışanlarının obezite eğitimlerinde mutlaka bu konuya yer verilmesi önem taşıyor"

Obeziteli bireylere yönelik damgalama ve ayrımcılığın bireylerin hayatının farklı alanlarında karşılarına çıktığı ve tedavi süreçlerini olumsuz etkileyerek kimi vakalarda hastaların tedaviyi terk etmesine yol açtığı belirtiliyor.

Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği (TOAD) Genel Sekreteri Doç. Dr. Feray Akbaş, AA muhabirine, 4 Mart Dünya Obezite Günü dolayısıyla obeziteli bireylere yönelik ayrımcılık ve damgalamanın yol açtığı olumsuzlukları değerlendirdi.

Akbaş, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünyada 1,9 milyar fazla kilolu ve 650 milyon obeziteli bireyin bulunduğunu aktararak, şöyle devam etti:

"Bu verilere göre insanların yüzde 39'u fazla kilolu iken yüzde 13'ü ise obezitelidir. Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrin Hastalıklar Prevalans Çalışması'na (TURDEP II 2010) göre Türkiye'nin ise yüzde 31,2'si obeziteli iken bu oran kadınlarda yüzde 44, erkeklerde ise yüzde 27'dir. Obezitenin artış hızı ülkemizde erkeklerde yüzde 107 ve kadınlarda ise yüzde 34'tür. Yine ülkemizde çocuk ve adolesanlarda obezite oranı yüzde 10'un üzerine çıkmış durumda."

DSÖ'nün 2016 verilerine göre Türkiye'nin 16 milyon (yüzde 29,5) obeziteli bireyle Avrupa'da en çok obezitenin görüldüğü ülke olarak tespit edildiğini kaydeden Akbaş, obeziteli bireylere karşı toplumda var olan önyargının etiketleme, ayrımcılık ve dışlamaya varan bir dizi olumsuz davranış dizisine yol açtığını bildirdi.

Akbaş, DSÖ'nün yakın zamanda yayımladığı bir rapora göre obeziteli okul çağı çocuklarının yüzde 63 daha fazla zorbalığa maruz kaldığının tespit edildiğini vurgulayarak, "Obeziteli erişkinlerin yüzde 54'ünün işyerindeki arkadaşları tarafından damgalayıcı davranışlara uğradığı ve yüzde 69'unun sağlık çalışanları tarafından damgalanma tecrübesi yaşadığı belirtilmiştir." dedi.

AYRIMCILIK VE DAMGALAMA BİREYLERİN TEDAVİYİ BIRAKMASINA YOL AÇABİLİYOR

Obezite tedavisinde hastalığın sadece tıbbi sonuçları değil, sosyal ve duygusal etkileri de göz önüne alınması gerektiğine dikkat çeken Akbaş, hastaların multi-disipliner şekilde ele alınması ve içinde hekim, beslenme uzmanı, egzersiz uzmanı, psikolog, psikiyatrist gibi farklı branşlardan kişilerin bulunduğu bir ekip tarafından tedavi ve takibinin yapılmasının gerektiğini söyledi.

Akbaş, damgalama ve ayrımcılığa maruz kalan obeziteli bireylerin depresyon, anksiyete, panik atak, sosyal fobi gibi psikolojik sorunlar yaşayabildiğinin altını çizerek, şunları dile getirdi:

"Damgalama neticesinde bireylerin özgüveni, beden imajı ve benlik saygısı etkilenmekte, tedavi süreçleri aksamakta, hatta bu kişiler tedaviyi bırakmaktadır. Obeziteli bireylerin bu durumla etkin olarak baş etme mekanizmaları geliştirmelerine multi-disipliner bir ekip tarafından yardımcı olunmalı."

Damgalamanın yakın çevrede, aile içinde ve arkadaş çevresinde, okulda ya da işyerinde yaşanabildiği gibi sağlık kurumlarında da sıklıkla gerçekleştiğinden bahseden Akbaş, kiloyla ilgili olsun olmasın her rahatsızlığın kiloya bağlanmasının obeziteli bireylerin tedavi olmaktan vazgeçmesine ya da tedavilerini yarıda bırakmasına neden olabildiğine vurgu yaptı.

ÖNCE İNSAN DİLİ KULLANILMALI

Akbaş, obeziteli bireylerin de diğer kişiler gibi uygun fiziksel koşullarda ve uygun ekipmanlarla sağlık hizmeti alma hakkına sahip olduğunun altını çizerek, "MR cihazlarının düşük kilo sınırı, tansiyon aletlerinin ve muayene önlüklerinin küçük gelmesi, hastane yataklarının ve sedyelerin darlığı, tekerlekli sandalyelerin ve diş hekimi koltuklarının küçüklüğü, uygun ambulans sayısının az olması, benzer şekilde, sağlık kuruluşlarındaki bina planları, alçak veya dar geçiş alanları, yetersiz asansör sayıları, çok basamaklı veya dik merdivenler obeziteli bireylerin bu haklarına engel olabilmektedir." diye konuştu.

Sağlık kuruluşlarında obeziteli bireylerle diyaloğun güçlenmesi için anlayışlı olmanın, sözsüz iletişimin farkında olmanın ve sözlü iletişimde karşıdaki kişinin şahsiyetine değer veren, duygularını ve düşüncelerini önemseyen "önce insan dili"ni kullanmanın gerekliliğini vurgulayan Akbaş, sağlık kuruluşlarında çalışanların obeziteli bireylere karşı yardımcı, destek verici ve işbirlikçi olması gerektiğini kaydetti.

Akbaş, obeziteli bireylere karşı ayrımcılığın önüne geçilmesi için toplumun bu konuda eğitilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Obeziteli bireylere karşı ayrımcılığın önüne geçmek için medyanın etkin şekilde obezite damgalamasıyla mücadeleye katılımının sağlanması gerekiyor. Sağlık çalışanlarının obezite eğitimlerinde mutlaka bu konuya yer verilmesi önem taşıyor. Sağlık kurumlarının hiçbir basamağında obeziteli bireylere karşı ön yargı hissettirecek hiçbir davranışa, söyleme yer verilmemesi de aynı şekilde. Ayrımcılıktan uzak durup son derece destekleyici, motive edici, işbirlikçi, anlayışlı ve olumlu bir dil kullandığımız taktirde hem tedavide hem de hastamızın sosyal yaşantısı ve yaşam kalitesinde olumlu değişimler göreceğiz." AA