ERASMUS+ BURDUR GÖLÜ’NE HAYAT PROJESİ BAŞARIYLA TAMAMLANDI
Burdur’da gerçekleşen proje Bulgaristan, Sırbistan ve Türkiye’nin ortaklığında uygulandı.
Burdur Gölü’nün her geçen gün kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Burdur’da buluşan üç farklı ülkeden toplam 30 genç su ve suya dair sorunlarla ilgili bilgilerini paylaşımında bulundular. Türkiye Ulusal Ajansının desteğiyle gerçekleşen projede Dünya’daki su problemi ele alındı.
Suyun korunmasıyla alakalı tartışmalar, fikir sunumları ve atölye çalışmaları, uygulamalar, simülasyonlar, beyin fırtınası, flash mob aktivitesi gibi etkinlikler düzenleyerek yaygın eğitim metotları kullanıldı. Burdur Gölüne ziyarette bulunan gençler Burdur Gölü etrafında çevre temizliği etkinliği düzenledi. Yerel halkla da diyalog kuran gençler, Burdur özelindeki su sorunu hakkında birinci el ağızdan bilgi edindiler. Burdur Gölünün yanı sıra Salda Gölü, İnsuyu Mağarası, Sagalassos ve havzada yer alan diğer kurumuş göllere geziler düzenlendi. Ayrıca Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Genç tarafından kurulan MAKÜ Fen Park’ı da ziyaret eden gençler iyi uygulama örneklerini yerinde görme şansı elde ettiler. Farklı ülkelerden ve şehirlerden Burdur’a gelen gençler Burdur kültürünü ve misafirperverliklerinden memnun olarak projeyi tamamladı.
Proje ile ilgili değerlendirmede bulunan proje eğitmeni Abdurrahman Temelli “Azalan su kaynaklarının şehirlerimizin talebi olan su ihtiyacını karşılayamadığı durumlarla karşılaşmaktayız. Burdur’da gölün çekilmesi küreseldeki su probleminin sadece bir örneği. Bizler projemiz vasıtasıyla yaygın öğrenme yöntemleriyle gençleri bir araya getirerek onların gelecekleri için çözüm önerileri üretmelerini sağladık. Bölgelerde oluşması muhtemel su yoksunluğu sonucu kuraklık, kıtlık, göç gibi etkileri de göz önüne alındığında sorunun yalnızca çevre sorunu olmadığı, aynı zamanda ekonomik ve uluslararası iş birliğini gerektiren önemli sorunlarında beraberinde getireceği bir gerçektir. Katılımcı gençlerimiz iklim krizi ve buna bağlı olarak meydana gelecek su sorununun farklı ekonomik krizleri de beraberinde getireceğine vurgu yapmışlardır. Proje kapsamında elde ettiğimiz veriler ışığında sivil toplum, karar alıcılar ve akademinin bir araya gelerek ortak çalışmalar yaparak ancak nitelikli ve sonuç odaklı çalışmalar yapılabileceği gerçeğine ulaştık. Bugünkü ve gelecek nesillerin varlıklarını sürdürebilmeleri için suyun korunmasının ne kadar önemli olduğu göz önüne alan katılımcı gençler küresel ısınmanın önlenmesiyle ilgili gerekli önlemlerin öncelikli olarak alınmasının çok önemli olduğunu vurgulamıştır.” dedi.
Proje Koordinatörü Halil Baykan ise, “Su soruna yol açan insan kaynaklı faaliyetlerin oluşturduğu etkilerin giderek büyümesi ve çevre üzerindeki tehditlerinin ürkütücü boyutlara yükseldiği yadsınamaz bir gerçektir. Biz Su sorununun, küresel bir sorun olduğunu ve ancak küresel çabalarla çözümlenebileceğini düşünüyoruz. Yereldeki günü kurtarmak için yapılan çözüm yollarının sadece o bölge için fayda sağlayacağı ve bunun pansumandan öteye gitmeyeceği gibi küreseldeki sorun ise devam edecektir. Bunun için su sorunu ile ilgili çabalar evrensel boyutta ele alınması gerektirmektedir. Projemize katılan gençler her ne kadar bize yerel çözüm önerileri sunsalar da global olarak özellikle devletlerin bu sorunu ciddiye almalarını ve bu yönde önleyici tedbirleri ele alacak politikalar geliştirmesi gerektiğine vurgu yapmışlardır. Avrupa Birliği su politikasının hedefleri doğrultusunda yerüstü ve yeraltı sularının bütüncül olarak korunması esas alınmıştır. 2015’te belirtilen direktiflerde su kalite kategorilerine bağlı olarak suların iyi duruma gelmesinin sağlanması, nehir havzalarının bütünleşik yönetimleri, su kalite standartlarının ve salınım kontrolünün birlikte değerlendirilmesi, vatandaşların su yönetimine katılması, suyun kullanımında talebin yönetilmesi, suyun doğal döngüsünün göz ardı edilmemesi gibi politikalar benimsenmiştir. Bu açıdan bakacak olursak suyun yönelimlerine müdahale edilmesinin hem o bölgenin iklimini değiştirdiği hem de gelecekte doğal afetlere sebep olabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmadır. Burdur özelinde ise su sorunu ancak mikro ölçekte çözüm yöntemleri kullanılarak çözülebilir.” İfadelerini kullandı.
Halil İbrahim Kara