BURDURLU PSİKOLOG SULTAN TOSUN KAYGI İLE BAŞA ÇIKMANIN YÖNTEMLERİNİ AÇIKLADI
Burdurlu Psikolog Sultan Tosun 'Kaygı' hakkında önemli bilgiler verdi.
Kaygı, insan hayatında sıkça karşılaşılan duygular arasında yer alıyor. Günlük yaşamı etkileyebilen bu durum, bazı durumlarda motive edici bir unsur olabilirken, kimi zaman da bireylerin sosyal ve iş hayatını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Psikolog Sultan Tosun, kaygının nedenleri ve başa çıkma yöntemleri üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Sorularımızı yanıtlayan Tosun, şu şekilde açıklamalarda bulundu
Kaygı nedir ve hangi durumlarda ortaya çıkar?
Kaygı, bir buluttur. İnsanın düşünce sisteminde pembe bir buluttur. İnsan bazen gerçekle hayal döngüsünü karıştırır ve kaygıları olma ihtimali olumsuz olan olasılıkları düşünür ve başına gelmiş gibi hareket eder. Bu kaygı da zincirli bir şekilde hayatımızın her alanına nükseder ve bunun sonucunda da insanlar genelde arkadaşlarımız, çevremiz yüz ifadelerinde bir mutsuzluk, hep kötü olaylar onların başına geliyormuş gibi duygu durum sergilerler. Sürekli olarak iyi olmadıklarını ve bu hayatta başarısız olabileceklerini düşünürler.
Kaygı ve stres arasındaki farklılıklar ve bağlantılar nelerdir?
Kaygı, stresten hemen önce başlar. Stres bazı durumlarda ortaya çıkar ama kaygı hep bizimledir, hep düşünce sistemimizdedir. Stres ise, örneğin sınav öncesi bir stres vardır ama kaygı ben hep başarısız olacağım ve sınav yaklaşıyor ben bu dersi nasıl yapacağımdır. Kaygı daha uzun versiyondur. Stres gibi hemen gelip geçici değildir. Kaygı, sürekli bilinçaltımızda olduğu için bazen de bu kaygı yüzünden rüyalar görebiliriz. Yani gördüğümüz bu rüyalar bizim kaygımızdan dolayı ortaya çıkar.
Stres olaylar çözüldüğünde anında yok olur ve bir daha aklımıza gelmez.
Çocuklar ve gençler arasında kaygı yetişkinlere göre farklı şekillerde mi ortaya çıkar?
Biz, anne ve babamız nasılsa, kaygı durumunda nasıl tepki veriyorsa aynı tepkileri biz veririz. Mesela, ‘çocuğum acaba yetersiz mi emzirdim, çocuğumu acaba yetersiz mi doyuruyorum’ kaygısı ileride çocukta ‘ben çok yemek yemeliyim ki hemen acıkmayayım ya da bir süre sonra yemek bulamayabilirim’ düşüncesi oluşur. Annenin kaygı boyutları çocukta farklı şekillerde farklı koşullarda ya da aynı şekilde nüksedebilir. Anne, baba kaygılıysa çocuk ekstra kaygılı olur. Anne baba rahatsa çocuğun kaygısı elbette vardır ama anne babaya göre koşullanır. Bizim kaygı seviyemizi ebeveynlerimiz belirler, günümüze baktığımızda çocuklarımız çok kaygılıdır, meslek edinme kaygısı çok yüksektir bunun temelinde de ‘okuyun, işsiz kalmayın’ sözleridir. Altta yatan kaygı da şuanda okudum ama işsizim kaygısıdır, birbirini sürekli besler.
Hamile bir anne adayımız, çocuğuyla konuşur ama çocuğuyla ne konuştuğuna dikkat etmelidir. Anne baba silsilesini biz doğduktan hemen sonra tanımaya başlarız. Bizim kaygılarımız anne karnından itibaren geliyor. Bizi onlar besliyor. Şuan gençlere baktığımızda kendisini nasıl ifade ettiğini annesi ile olan bağından anlayabiliriz.
Kaygı ile başa çıkmanın en etkili yöntemleri nelerdir?
Öncelikle düşündüğüm şey gerçek mi? Ben kendimin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bir bakalım ben neleri başaramadım, başaramadığım şeyler benim yüzümden mi başarılamadı, yoksa etkenler mi farklıydı.
Örneğin, sınava hazırlanıyor, çocuğun netleri kötü geliyor ve anne baba boşanma sürecinde. Çocuğun netlerinin düşük gelmesi çocuktan mı kaynaklı, evdeki huzursuz ortamdan mı kaynaklı? Yani kaygının nereden geldiğine bakılabilir. Bu baş edilemez değil. Aslında her şeyi yerine oturttuğumuzda bizimle alakalı olup olmadığına baktığımızda kaygı giderilebilir. Biz insanlar hayvanlardan çok farklıyızdır. Biz spritüal insanlarız yani düşünebilen varlıklarız. Düşünebildiğimiz için neyin bizden kaynaklandığına bakmamız lazım biz karşıdaki insanlara göre mi koşullanıyoruz örneğin kaygılı bir iş hayatınız vardır ve size sürekli yetersiz olduğunuz söylenir ve hayatımızın her alanına yansır. Kaygının mekanizması ve nerden geldiği önemlidir. Biz bunun bizimle alakalı olup olmadığını çözümlediğimizde kaygı ortadan kaybolacaktır.
Kaygı ile baş edemeyen bireyler ne zaman profesyonel destek almalıdır?
Kaygının boyutları vardır. Örneğin sınav kaygısı, bu bizde her sınav öncesi mide bulantısı, kusmalar, karın ağrıları, baş ağrıları, sınavdan bir gün önce ateşlenmeler amansız bir rahatsızlık sürekli oluyorsa bu sınav haftası, sınav tarihleri belirlendikten sonra başlıyorsa bir profesyonele başvurulmalıdır. Çünkü bu ileride iş toplantıları, iş görüşmeleri, işle ilgili herhangi alınabilecek kararlar bizde evrimleşip farklı boyutlara gider. Baktığımızda biz bunu hemen gözlemleyip sürekli tekrar ediyorsa bunun için hemen destek almamız gerekebilir.
Kaygının olumlu yönleri olabilir mi?
Kaygılarımız değil, düşüncelerimiz bizi olumlu etkiler. Örneğin, doktor olmak istiyorum, nasıl doktor olmak istiyorum? Şeklinde ileriye dönük hayaller kurar ve bu kurduğu hayalleriyle beraber kaygılanır. Gidip yapmam lazım deyip harekete geçer. Tabiri caizse motoru ateşler. Bu ateş sayesinde gidebilir. Düşünüyor, düşündüğüm şey bana çok uzak ben bunu yapamam, doktor olmak istiyorum ama koşullar elverişli değil diyerek olumsuz bir kaygıya kapılırsa yerinde saymaya devam eder. Kaygıyı anlamlandırmamız, ölçülendirmemiz ve bizi ne kadar etkileyebileceğini görmemiz çok önemlidir.
Teknolojinin bireylerin kaygı düzeyine etkisi var mıdır?
Biz insanlar kötü günlerimizi sosyal medyaya yansıtmayız. Sosyal medya fenomenlerine baktığımızda aileleri mükemmeldir, ilişkileri mükemmeldir, sürekli davetlere giderler, sürekli onlara hediyeler gider ve neden bizde böyle olmuyor, ben neyi eksik yapıyorum diye düşünmeye başlarız. Sosyal medyada bazı insanlar da var ki şöyle bahsediyorlar ‘ben çok güzelim ama benim kötü günlerim de var’ gerçek hayatından da bahsediyor. Bizim takip ettiğimiz kişiler sadece bir illüzyondan ibaretse, sadece beden ölçüleri ya da ilişkileri mükemmel giden insanlara bakıyorsak kendi hayatımızda niye yok diye kaygılanabiliriz ya hayat arkadaşımıza karşı eziyet başlar ya da kendimize karşı eziyet başlar. O yüzden kaygı açısından sosyal medya çok önemlidir. Çünkü takip ettiklerimiz bizler için çok önemlidir.
Gelecek kaygısı ve belirsizliklerle başa çıkmak için bireylere hangi önerilerde bulunursunuz?
Öncelikle kitap okumalarını tavsiye ederim. Kişisel gelişim kitapları bizim yalnız olmadığımızı yani bu hayatta biz gibi sorun yaşayan bir sürü birey olduğunu, ilişkilerin inişli çıkışlı olabileceğini, çevremizdeki bazı insanların gidebileceğini yeni insanların gelebileceğini bize gösterir. Ardından doğru bir şekilde çevre oluşturulmalı bizi yargılayan, bizi sürekli kıyaslayan, kıstaslara sokan, bizi yetersizmiş gibi hissettiren insanlara dönüp bakmalıyız.
Bedenimizi, düşüncelerimizi olması gerektiği gibi kullanalım. Biz değilmişiz gibi davrandığımızda maalesef ki bu bizim kaygımızı artırır. Hayatımız mükemmelmiş gibi davranıyoruz ama bir süre sonra başımıza o mükemmel hayat gelmiyor. Bu defa suçlamalar başlıyor. ‘Şanssızım, hep böyleydi, hep böyle olacak’ bu da bizim gelecek hayatımızdaki planlamalarımızı maalesef ki etkiliyor.
Hale Pak