Flaş Haber Yeni

BURDUR GÖLÜ VE ÇEVRESİNDE MEYDANA GELEN GAZ ÇIKIŞLARI VE YARILMALARIN NEDENİ NEDİR?

BURDUR GÖLÜ VE ÇEVRESİNDE MEYDANA GELEN GAZ ÇIKIŞLARI VE YARILMALARIN NEDENİ NEDİR?

Prof. Dr. Kahraman, “Yarılmalar ve gaz çıkışları burdur havzasında oldukça eskiye dayanan olaylar, o gün bu gündür o gazlar çıkmaya devam ediyor. Demek ki ciddi bir rezerv var altta, bu gazların değerlendirilebileceği kanaatindeyim” sözlerine vurgu yaptı

Son günlerde ilimiz gündeminde yer alan Burdur Gölü ve çevresinden çıkan gaz çıkışları ve toprak yarılmalarını değerlendiren Bilecik Şeyh  Edebali Üniversitesi  Fiziki Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurfeddin Kahraman, “Bizim tespitlerimiz ölçüsünde söylüyorum;  bu gaz çıkışları 2002 – 2003 yıllarından beri  Burdur Havzasında meydana geliyor. Bunun yanında yine özellikle 1999 depreminden sonraki günlerde hemen hemen aynı yıl 1999,  yarılmalar meydana gelme durumu ortaya çıktı. Fakat bu yarılmaların biz daha eski tarihlerde de Burdur Gölü kıyılarında da meydana geldiğini tespit ettik. Yani yarılmalar ve gaz çıkışları Burdur havzasında oldukça eskiye dayanan olaylar” dedi.  
“Gaz çıkışlarının ya da bu yarılmaların ‘Deprem’e yorulmasını,  yada bunun arkasından, akabinde ‘Deprem’ olacağı yönündeki kanaatlere ben katılmıyorum. Söyleyeceğim bir önemli nokta da budur” sözlerinin altını çizen Prof. Dr. Kahraman; “Bunların takip edilmesi, olabilecek her türlü büyüklükteki depremle karşılaştırılması, sonucu ortaya çıkacak bu karşılaştırmalarla ortaya çıkacak sonuçlar yeniden yorumlanmalı ona göre karar verme yönüne gidilmelidir. Böyle hemen bir yarılma oldu, bir gaz çıkışı oldu. Deprem olacak yorumu sadece insanları huzursuz eder, endişeye sevk eder. Bunu maalesef bizim İstanbul’da çok yapıyorlar. Bir başka nokta gaz çıkışlarıdır. Farklı noktalarda gaz çıkışları var. Son olayla Çendik Plajı önlerinde oldu sanırım. Fakat Gökçebeğ ( Çerçin) Köyü Senir yolu arasındaki noktada uzun zamandır bu gaz çıkışlarının olduğunu biliyoruz. İkincisi 2002-2003 yıllarında ilk kez gördük. Ben Burdur’da görev yaptığım süre zarfında ve bu tarihten sonraki Burdur’a gelip gittiğim süre zarfında yani her gelip gidişimde mutlaka o gaz çıkışlarının olduğu yerlere bakıyorum. Mesela bunlar bazen kuyu oluşturuyorlar. Bazen kapanıyor. Farklı ölçülerde göz göz gaz çıkışları oluyor. Bazen özellikle yaz aylarında kendiliğinden alev alıyor. Bu gaz çıkışları metan gazı. Buda havzada özellikle organik madde depolandığını, yani eski belki bitkisel maddelerin jeolojik formasyonlar arasında bulunduğunu gösteriyor. Kömür yatakları olabilir, git –gel. Nitekim Burdur Kemer ilçesine gitmeden Aziziye Köyü’ne çıkan yol boyunda böyle kömür ocakları var işletilmiş. Oralarda da gaz çıkışlarının devam ettiğini düşünüyorum. Tekrar söylüyorum. Bunların depreme yormanın yanlış olduğunu düşünüyorum” dedi.
GAZLAR EKONOMİYE KAZANDIRILMALI
“Uzun yıllardır Burdur havzasından çıkan ve atmosfere karışan gazların ülke ekonomimize kazandırılabilir mi?” sorumuza yanıt veren Prof. Dr. Nurfeddin Kahraman; “Bu gazların rezervleri tespit edilmeli. Yani ne kadar gaz vardır. Bunun için de havzanın özellikle jeolojik kesitleri, sizin anlayabileceğiniz şekilde söylüyorum. Yani derine doğru ne gibi formasyonlar var? Bu diplerde özellikle kömür yatakları varsa, bunlarda çürüyorsa bu kömür yataklarının yalınlığı, yayılış durumu ile ne kadar gaz verebileceği noktasında ön fikirler verebilir. Bunları bilebilirsek. Ama ben şu anda böyle verilerden yoksunum. Havzanın derinliklerinde bitkisel çürüntülü formasyon kalınlığı yada yayılış alanı ne kadar? Onu bilemiyorum.  Bunu zamanın Dönemin Valimizden MTA’dan (Maden Teknik Arama) bir ekip talep etmiştim. Ekipmanları ile gelip bu çalışmayı yapsınlar. Ama o zamanlar itibar görmedi. Dolayısıyla bende o  zaman benimde ısrar etme şansımda yoktu. O bakımdan öyle kaldı. Çıkan gazlar depolanıp değerlendirilebileceği kanaatindeyim. Bunca yıldır bu gazlar çıkıyor, atmosfere karışıyor. Malum metan gazı karbondioksit gazından 30 kat daha fazla küresel ısınmaya da neden oluyor. Bu gazların böyle özelliği de var. O bakımdan Burdur’daki bu gazların rezervi bilinir ise ne oranda değerlendirilebileceği noktasında da fikir yürütebiliriz. Kanaat söyleyebiliriz. Ama şu anda bunu üretecek ne kadar madde var bunu bilemiyorum.  Fakat yıllar önce Senir önlerindeki göl çekildi. O çekilme sırasındaki çamurların içerisinde bu gaz çıkışlarını gördüm.  Yüzyıllar sonra göl çekiliyor. O çekilmeden sonra gölün tabanını ilk kez görenlerden birisi olmak hevesiyle öyle yerler vardı ki o çamurların içerisinde bunları gördüm. O gün bu gündür o gazlar çıkmaya devam ediyor. Demek ki ciddi bir rezerv var altta. Bu gazların değerlendirilebileceği kanaatindeyim. Seralarda kullanılabilir, daha neler, neler. Ben o tarihte demiştim.  O zamanın köy muhtarı hatırlar, hatırlamaz bilemiyorum. Gökçebağ (Çerçin) Köyü’ne götürelim bu gazı. Ekipmanları alalım, bu gazı köy meydanında yakalım. Hiç olmazsa köylüler sıcak suya ihtiyacı olduğunda kullansınlar. Nasıl olsa bu gaz yanacak, hiç olmazsa sıcak su ihtiyacını karşılasınlar gibi afaki söylemde bulunmuştum” dedi.
BİR KAZAN YUMURTA 11 DAKİKADA KAYNAMIŞTI
2000’li yıllarda Burdur Gölü’nün çekilen alanlarında çıkan gazalara dikkat çekmek maksadı ile düzenlenen kültür gezisinde katılımcılara ikram edilmek üzere yanan gaz kuyusunda 1 kazan yumurtayı 10 dakika gibi kısa sürede kaynattıklarını hatırlatan Prof. Dr. Kahraman; “Saat tuttuk, bir Kazan yumurtayı 10 dakikada fokur, fokur kaynadı. Tüm yumurtalar kısa sürede pişmişti” hatırlatmasında bulundu.

Halil İbrahim KARA (ÖZEL HABER)