BURDUR BELEDİYESİ, 24 TEMMUZ BASIN BAYRAMINI KUTLADI
Başkan Ercengiz, “Gazetecilik emeğin ortaya konulduğu, doğruların yazıldığı, kaleminin satılmadığı ve ne olursa olsun hep doğrunun söylendiği müstesna bir meslektir! Kıymetlidir!”
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla, basın mensuplarıyla bir araya geldi. İstasyon Park’ta yapılan kahvaltılı organizasyonda, medyanın güncel sorunlarına dikkat çekildi. Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kürşat Tuncel, 24 Temmuz’un artık bir ‘Basın Bayramı’ olmaktan Ziyade ‘Basın Dayanışma Günü’ haline dönüştüğüne vurgu yaptı.
“113. YILINDA BUNLARI DA SORGULUYORUZ!”
24 Temmuz Basın Bayramı münasebetiyle düzenlenen organizasyonda konuşan Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kürşat Tuncel; “Bir 24 Temmuz vesilesiyle gecikmeli de olsa bir araya geldik. 24 Temmuz hepinizin bildiği gibi basın bayramı ama tabi ki aslında bayram adı kalıplaşmış bir isim. Ne kadar basın bayramı? Ne denli basın bayramı? 113. Yılında aslında bunları da sorguluyoruz! Bildiğiniz gibi bu topraklarda hürriyet ve demokrasi umutlarının yeşerdiği 1908’de ikinci meşrutiyetin kaldırılmasıyla birlikte o günün sansür memurlarının da işine son verildiği söyleniyor. Sistem şöyle işliyormuş o zaman; İstanbul gazeteleri her gün akşamüstü provaları o günkü görevlilerin incelemesinden geçtikten sonra yayına veriliyormuş ikinci meşrutiyetle birlikte bu uygulamaya son verildiği için o günün şartlarında o günün gerçeğinde gerçekten bir bayram sevinci yaşatmış. Lakin, 113 yıllık gelişen süreçte bugün için bayramdan ziyade bizlerin basın mensuplarının bir araya geldiği, buluştuğu, dertlerimizin, sorunlarımızı dile getirdiğimiz kamuoyuna aktardığımız bir fırsat olarak görüyoruz.
“SANSÜRÜN EN BÜYÜK ADI EKONOMİK YAPTIRIMLAR”
Sansür günümüzde ne durumda? Belki eski haliyle eski şekliyle bir sansür günümüzde elbette yok ama şekil değiştirdiğini biçim değiştirdiğini yöntemlerin değiştiğini de hepimiz biliyoruz. Günümüzdeki sansürün en büyük adı ekonomik yaptırımlar, ekonomik sıkıntılar! Basının üzerindeki en büyük problem ekonomik sorunlar! Ki bu sorunlarımızın giderek ağırlaştığını görüyoruz. Gelirlerimizin azaldığı, giderlerimizinse sürekli yükseldiği bir ortamda 2 yıldır pandemi süreciyle birlikte yazılı basın başta olmak üzere iletişim mecraları en zor günlerini yaşıyor. Şimdi bu noktada ekonominin bu kadar olumsuz etkilediği bir ortamda basın bayramının eskisi gibi bir anlamı, eskisi gibi bir özü var mı? Bunu konuşuyoruz.
“SÖZDE DEĞİL GERÇEĞE DÖNÜŞMESİNİN ARTIK ZAMANI”
Dikkat ederseniz gazeteci örgütlerinin açıklamalarında da bu artık bir bayram değil dayanışma günü şeklinde açıklamaların da giderek çoğaldığını görüyoruz. Peki, bu kadar kamuoyunun sesi olan 24 Temmuzlarda o sıcak mesajlara maruz kalıyoruz. Bütün yöneticilerin açıklamalarını yine bu kez de gördük. İfade hürriyetine vurgu yapılıyor, demokrasiye vurgu yapılıyor, çok sesliliğe vurgu yapılıyor, gazetecilere birçok övgü yapılıyor lakin bu 24 Temmuz’da mesajlarla sınırlı kalıyor. Ama biz istiyoruz ki artık bu temennilerin bu tespitlerin somut kazanımlara dönüşmesi. Madem gazeteciler haber alma görevini yerine getiriyorlar o zaman bu desteklerin sözde değil gerçeğe dönüşmesinin artık zamanı geldiğini düşünüyoruz.
“BU BİR BAŞLANGIÇ”
En son bir temmuzda tasarruf tedbirleri alındı. Tasarruf tedbirleri özü itibariyle Türkiye’de ekonomik sıkıntılar olduğunda kamu otoritesinin başvurduğu bir uygulama ama bu kez üzücü olan hepimizi gelecek açısından endişelendiren durum şu, basın yayın giderleri altında ilk defa tasarruf tedbirlerinde gazetelerin aboneliği başta olmak üzere kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin reklam vermesinin de yasaklandığı bir yol açıldı. Daha önceki tasarruf tedbirlerinde hiç böyle bir ifade olmazdı. Bu bir başlangıç! Eğer sizler bunu fark etmezseniz, gerekli sesimizi gerektiği şekilde yükseltmezsek bunun devamı çok daha başka şekillerde gelecek! Çünkü iktidar sahipleri şunu çok iyi görüyor ki, gazetecilere ne yapsak bir şekilde hayat devam ediyor. Çünkü herkesin kendi medyası var, herkesin kendi gazeteci örgütü var. Biz böyle olduğumuz takdirde sadece 24 Temmuzlarda 10 Ocaklarda bir araya geliriz, kahvaltı yapar sonra dağılırız! O yüzden hepimizin bir kez daha iyi düşünmesi gerekiyor. Çünkü bu şekilde gidersek bir 10 sene sonra burdur belediyesi 24 Temmuz etkinliği düzenlemeyecek. Çünkü ortada gazeteci kalmayacak! Basın mensubu kalmayacak! Çağın gereklerini yerine getirerek internet üzerinden etkinliği gerçekleştirecek çevrimiçi olarak. Çünkü popüler medya o zannediliyor. O yüzden hepimizin iyi düşünmesi lazım. Eğer biz bu noktada bir şeyler yapmayacaksak niye geldik buralara? Niye bu görevi ifa ediyoruz?
“TA Kİ KENDİ TUTUKLANINCAYA KADAR”
Eğer gerçekten birlikte hareket etmezsek aynen Almanya’da yaşayan papazın durumuna düşeriz. Hitler ilk iktidara geldiğinde papaz demiş ki, ‘Faşistler çok kötü değil’. Daha sonra yanındakiler götürülmeye başlanmış yine ‘kötü değil’ demiş, daha sonra sendikacılar tutuklanmaya başlamış, daha sonra gazeteciler… Hala papaz iktidardan memnun olduğunu söylüyormuş. Ne zaman feryat etmeye başlamış, ta ki kendi tutuklanıncaya kadar..” Dedi.
“BAYRAMINIZI KUTLARIM”
Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, 24 Temmuz Basın Bayarım münasebetiyle yapılan organizasyonda yaptığı konuşmasında; ‘İki bayramı bir arada kutladınız aslında. Ben de hem geçmiş kurban bayramınızı hem de basın bayramınızı kutlamak isterim. Bu arada Hasan Ali Daldal abimize de bir kere daha geçmiş olsun demek istiyorum. İnşallah en kısa zamanda sağlığına kavuşur ve bizlerle birlikte olur.
“TOPLUM BÜYÜK BİR TRAVMA YAŞIYOR”
Türkiye son dönemde özellikle pandemiyle mücadele ettiği şu bir buçuk yıllık süreç içerisinde ekonomik anlamda da çok zorlanan bir ülke olmaya başlıyor. Her ne kadar yerelde ve genelde ekonomik tedbirler alınmaya çalışılsa da bu sürecin hem uzamış olması hem de kaynakların yetersiz olmuş olması toplumda bir takım sabırsızları da beraberinde getirmeye başladı. Geçtiğimiz 9 günlük bayram tatili bunun en somut göstergesi. Vatandaş bıkmış, bunalmış. Borçlanarak tatile gitmeyi göze almış hatta bir rezervasyon yaptırmadan gitmiş sahillerde şezlongların üzerinde yatar hale gelmiş. Toplum büyük bir travma yaşıyor. Travmaların üzerinden gelebilmenin yegâne yönetimi toplumu bir arada tutmaktır. Toplumu ayrıştırmadan toplumu bütünleştirerek toplumun her kesiminin sorunlarını en azından toplumun sesini dinleyerek çözebilme çabasıdır.
“GÖRSEL BASIN GÜÇ KAYBETMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR”
Günümüz çağında şartlar çok değişti. Sabah okuduğumuz haber öğleye eskimiş oluyor. İnternet medyacılığının veya internetin artık dünya genelinde çok iyi kullanılmasıyla birlikte maalesef görsel basın güç kaybetmiş gibi görünüyor. Hâlbuki bana göre öyle değil. Görsel basını güçlü tutan; dergileri, köşe yazılarını veya içerik tamamlayan birçok şeyi eğer doğru kurgulanabilirse bence gazetecilik yeni bir yol açabilir kendisine.
“GAZETECİLİK MÜSTESNA BİR MESLEKTİR”
Gazetecilik bir ekonomik bir döngünün sonucu değildir. Gazetecilik bir patron işi değildir. Gazetecilik emeğin ortaya konulduğu doğruların yazıldığı kaleminin satılmadığı ve ne olursa olsun hep doğrunun söylendiği müstesna bir meslektir! Kıymetlidir! Bizler yöneticiler olarak hatta siyasi yöneticiler olarak basından zaman zaman memnun olmayabiliriz. Çünkü yaptığımız her işin doğru olma şansı yoktur. Doğruluktan kastım eksiklerinden ötürü doğru olmayabilir. Bunu birileri yazdı diye biz onlara kızacak değiliz ama burada ince bir ayrım var bunu da özellikle ifade etmek isterim ki gazetecilik bir hesap görme mesleği de değildir. Taraf tutup, bir taraf olup kaybettiği zaman diğer tarafa kin kusmak nefret etmek ve buradan da sabık yaratıp ömrünü bu işe adamak da değildir. Gazetecilik gerçekten çok özel bir meslektir. Ben bu anlamda sizleri bir kez daha kutlamak istiyorum. Çünkü işin sadece ekonomik tarafından bakılmış olsa herhalde Burdur’da bu mesleği sadece parası için yapacak bence kimse yoktur. Çünkü çok büyük kazancı olan bir meslek değil burdur şartlarında.
“BU GÜCÜN FARKINDA OLMALISINIZ!”
113 yıldır doğruları öğrenme şansımız sadece ve sadece özgür basın aracılığıyla mümkün. Bunun korunması çok önemli. Yani biz basını bir güç olarak görüyorsak eğer, dünya bir güç olarak görüyorsa, bu gücün sizler bence farkında olmalısınız! Örgütlü mücadelede bugün önünüze konanı kabullenmeniz demek, yarın başka bir şeyi daha beraberinde getirecek demektir!
“GAZETECİLİK TOPLUMSAL BİR ÖDEVİ YERİNE GETİRMEKTEDİR”
Gazetecilik mesleği toplumsal bir ödevi yerine getirmektedir. Tasarruf tedbirleri konuşulduğu zaman, vatandaşa mesaj olarak verildiği zaman; vatandaşın parasının çar çur edilmemesi için bu tedbirlerin alındığı söylemi topluma hoş gelebilir. Ama topluma yansımasına bakıldığı zaman yarın içinizden birer ikişer üçer beşer eksildiği zaman, o her gün çıkardığınız ve keyifle benim hemen hemen tamamını okumaya çalıştığım renkli veya siyah beyaz yerel gazetelerimizin kapanması demek. Beraberinde birçok ocağın doğalgazının kesilmesi demektir. Birçok eve ekmek gitmemesi demektir.
“TASARRUF EDECEK DAHA BİRÇOK KALEM VARDIR”
Bu anlamda da ben bu tedbirlerin bence bu kadar basit bir noktadan başlatılmaması, daha üst düzey tedbirlerin, daha genelde alınması gerektiğine inananlardanım. Eğer bir tasarruf yapacaksa devlet, bence tasarruf edecek daha birçok kalem vardır. Bu toplumsal dayanışmayı, toplumsal haber alma hakkını ya da toplum sosyalitesini bir şekilde yerel yönetimler kanalıyla tasarruf adı altında engellemek toplumumuzun zaten son bir buçuk yılda yaşadığı yalnızlaşma travmasını körükleyecektir ve vatandaş o kontrolsüz mecrada internet üzerinden her duyduğunu doğru sayacak.
“DOĞRUNUN VE HAKLININ YANINDA”
Sadece bayram değil, elimden geldiğince ben –bunu sadece maddi kaynak olarak düşünmeyin- manevi destek olarak da her zaman doğrunun ve haklının yanında bugüne kadar olduğumuz gibi bundan sonra da olacağımızı ifade etmek isterim.” Açıklaması yaptı.
Mine KAYA