Flaş Haber Yeni

ADD GENEL BAŞKANI BOZKURT: “BİR ÜLKE KENDİ ÜRETİM TESİSİNİ SAHİP OLMAZ İSE EĞER YAŞADIĞIMIZ DÜNYADA ASLA SÖZ SAHİBİ OLAMAYIZ”

ADD GENEL BAŞKANI BOZKURT:  “BİR ÜLKE KENDİ ÜRETİM TESİSİNİ SAHİP OLMAZ İSE EĞER YAŞADIĞIMIZ DÜNYADA ASLA SÖZ SAHİBİ OLAMAYIZ”

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Mustafa Hüsnü Bozkurt, Genel Saymanı Basri Gürsoy, Genel Başkan Yardımcısı Sefa Yenice, Burdur Şubesi Başkanı Ümran Minas ile birlikte Budur Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Kazım Üstüner’i  ziyaret etti.

Geçtiğimiz Pazartesi günü saat 11.00’da gerçekleşen ziyarette ülke ekonomisi üzerinde düşünce ve görüşleri açıklayan ADD Genel  Başkanı Bozkurt, basın toplantısı sonrasında

soruları yanıtladı. Genel Başkan açıklamasında; “Bir ülke kendi üretim tesisini sahip olmaz ise eğer yaşadığımız dünyada asla söz sahibi olamayız.” sözlerine vurgu yaptı

İLK KONUŞMAYI BAŞKAN ÜSTÜNER YAPTI

Ziyarette ilk konuşmayı yapan Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner; “Atatürkçü Düşünce Genel Başkanı ve heyetinin, ADD Burdur Şubesi Başkanımızın Burdur Veteriner Hekimleri Odası’na yaptığı ziyaretten veteriner hekimler olarak büyük memnuniyet duyduğumuzu onurlandığımızı ifade etmek isterim. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün; ‘Milli ekonominin temeli ziraattır’ sözünden hareketle Burdur’da tarım ve hayvancılığın çok önem taşıdığı bilinci ile yurtsever insanların odamızda olmasından büyük mutluluk duyduk” dedi.

ADD GENEL BAŞKANI MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT’UN KONUŞMASI

ADD Genel Başkanı Mustafa Hüsnü Bozkurt yaptığı konuşmada; “Atatürkçü Düşünce Derneği, bildiğiniz gibi 33 yıllık bir dernek. Amacımız Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin, Atatürk dönemi uygulanan politikaların günümüz koşullarına uyarlanarak bugünde Türkiye’nin temel sorununun çözümü için uygun bir yol haritası olduğunu düşünüyoruz. Bu amaçla Türkiye’yi dolaşıyoruz. Dün ve bugün de bu amaçla Burdur’da idik. Dün iç ege ve güney ege bölge toplantımızı Burdur’da yaptık. Sonrasında ADD Burdur Şube Başkanımız Ümran Minas’ın düzenlediği, ‘Dünü, bugünü ve yarını Atatürkçülük’ söyleşisinde Burdurlu yurttaşlarımızla birlikte olduk. Bugünde bir dizi ziyaretlerimiz var. Demokratik kitle örgütleri ve belediye ziyaretimiz var. Kazım Üstüner Vekilimizin başkanımızın Veteriner Hekimleri Odası’ndayız. Buradan sonra belediyemizi ziyaret edeceğiz. Baro’yu ziyaret edeceğiz. Sonra’da Ankara’ya döneceğiz. Değerli arkadaşlar ülkemiz son yılların ekonomik, siyasi, dış politika hemen hemen bütün alanlarda ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunların temelinde de özellikle tarım ve hayvancılık politikalarının giderek zaafa uğratılması yatıyor. Az önce Kazım Başkanımızda söylediler. Burdur’un özellikle hayvancılıkta önemli bir ilimiz olduğunu biliyoruz. Bende yıllardır Konya’da siyaset yapıyorum. Bu alanda çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Yani sulamadan tarımsal ürünlerin, tohum ve diğer girdilerin maliyetlerine kadar büyük problemler yaşıyoruz. Özellikle süt hayvancılığında uygulanan yanlış politikalar maalesef en temel gıdalardan biri olan süt ve süt ürünlerine ulaşımda ciddi sorun yaratıyor. Benim  uzmanlık alanım elbette değil ama izleyerek gördüğüm süt üreticileri maalesef hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalıyorlar. Buda ülkemiz ekonomisi açısından çok büyük bir kayıp tabii. Elbette bu konuda veteriner hekimleri odalarımız da gereğini yapıyorlardır. Biz özellikle Burdur’a geldiğimiz zaman Veteriner Hekimleri Odası’nı bu nedenle çok önemsedik. Hem öğrenelim istedik.” diye konuştu.

ADD Genel Başkanı Bozkurt konuşmasının devamında; “Atatürkçü Düşünce Derneği olarak hem bir  23 Nisan 2022’de yeniden Atatürk Cumhuriyeti manifestosu ile nasıl bir Türkiye arzu ettiğimizi bütün basına, kamu oyuna siyasi partilere duyurmuştuk. Şimdi de Sefa Yenice başkanımızın başkanlığındaki bilim kurulumuz 6 temel konuda Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 6 temel politika önerilerini kitapçık haline getirdi. Bunu da çok yakın bir zamanda siyasi partiler ile paylaşacağız. Ülke hepimizin. Yani buralarda AKP şöyle, MHP böyle, CHP şöyle, şu bunu diyor, bu bunu diyordan öte, şunu görmemiz gerekiyor. Özellikle beslenme de, özellikle çocuklarımızın gelişiminde hayvansal protein yaşamsal önemde. Beyin hekimi olarak söylüyorum. Çocukların beyinsel gelişim, zeka düzeylerinin gelişimi ancak doğru beslenmeleri ile mümkün. Eğer biz çocuklarımıza hayvansal proteinden yoksun ve uygun olmayan beslenme koşullarına mahkûm edersek gelecek nesillerde gerçekten dünya ile yarışacak bir popülasyona sahip olamayız. Bu çok çok önemli. Bu nedenle Veteriner Hekimleri Odaları, Ziraat Odaları ve diğer meslek kuruluşları ile hükümetlerin mutlaka ortak çalışmalarla doğru politikaları üretmeleri lazım. Yıllarını bu işe vermiş  5 dönemdir  Veteriner Hekimleri Odası  başkanımız var, Konya’da da aynı şekilde oda başkanımız var. Antalya’da  her ilde var. Bu insanlar ömürlerini bu işe verdiler ise o zaman tarım ve hayvancılık politikaları oluştururken hükümetler veya şimdiki adı ile Cumhurbaşkanlığı sistemi mutlaka bu uzmanlıklardan yararlanmalıdır. Bizde öğrenmeye geldik Kazım Üstüner başkanımızdan bu sorunları dinledik. Mutlu olduk. Biz 1 yıldır yaklaşık 50’nin üzerinde ilimizi dolaştık. Daha da dolaşıyoruz. Gittiğimiz her yerde de  o yörenin demokratik kitle örgütlerini ziyaret ediyoruz. Bilgilenemeye çalışıyoruz. Çünkü biz de  demokratik kitle örgütü olarak ülkemizin geleceğinde nasıl politikalar uygulanması gerektiği konusunda bütüncül bir politikayı topluma sunmayı görevli hissediyoruz kendimizi. Atatürkçü Düşünce Derneği Atatürk’ü ve Düşünceyi bir araya getiren derneğiz. Biz bir Atatürk sevenler derneği yada Atatürk ile övünenler derneği değiliz. Atatürkçü Düşünce Derneği derken amaç ülkemizin geleceğinde nelerin daha doğru olduğunu söyleyebilmek amacında, Amerika’yı yeniden keşif etmeye gerek yok. Önümüzde çok somut başarısı kanıtlı  dünya üzerinde de bir başka örneği olmayan çok önemli bir yaşanmışlık var. Nedir o yaşanmışlık? Yokluklar içerisindeki Anadolu’da 1923 yılında kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti çok kısa sürede 10-15 yıl içerisinde dünyada uçak üretip ihraç edebilen bir sanayi ülkesi, kendini doyurabilen bir tarım ülkesi, kendi kendini doyurabilen 7 ülkeden bir ülke, aynı zamanda da çocuklarını, dünya çocukları ile yarışabilecek bir eğitimle donatabilen  çağdaş bir ülke olmayı başarmış. Bu örnek önümüzde bizde şimdi diyoruz ki ülkemizi yönetenleri ve yönetmeyi talip olanları, yönetenler derken AKP ve MHP’yi kast ediyorum. Yönetmeyi talip olanlar derken 6’lı masayı kast ediyoruz. Hiçbir ayrım yapmadan hepsine şunu söylüyoruz. Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş döneminin o temel politikalarını bugünün koşullarına uygulayarak mutlaka hayata geçirmeliyiz. Örneğin Kazım Üstüner başkanımızın başında bulunduğu Burdur Veteriner Hekimler Odası dışarıda gördüm bir plan program dahilinde nelerin yapılması gerektiği söylemiş. Hayvancılık öyle, Konya’ya geliyoruz Ziraat Odaları tarım konusunda neler yapılması gerektiğini söylüyor. Konya’da 52’nin üzerinde un fabrikası var. Konya çiftçisi üretimde ciddi zaaf içerisinde iken Konya’daki un fabrikalarında Ukrayna-Rusya buğdayı işleniyor. Benim çocukluğumdan itibaren, sizlerin de çocukluğundan itibaren orta okul ve lisede hep söylenilmiştir. Konya tahıl ambarı diye. Tahıl ambarı olan Konya’nın yıllık üretim kapasitesi yarı yarıya düştü. Türkiye geçen yıl 9,5 milyon ton buğday ithal etmek zorunda kaldı. Oysa sadece Konya Ovası’nın buğday üretimi tüm Türkiye’yi doyurabilecek kapasitede. Ama bu kapasiteyi maalesef kullanamıyoruz. Bu ve buna benzer hayvancılık keza, tekrar söylüyorum. Uzmanlık alanım değil, Kazım beyin yanında konuşmayı doğru bulmam ama, bundan 30-40 yıl önce hayvan varlığımız ile bütün orta doğuya hayvansal ürün ihraç edebilirken şimdi Arjantin’den şuradan buradan hayvansal ürün ithal eder duruma geldik. Çünkü hayvancılıkta izlenen politikalar hayvan nüfusunu giderek ortadan kaldırdı. Aynı şey şu anda yaşanıyor. Hepiniz izliyorsunuzdur. Bende bir okuyucu olarak izliyorum gerek basında sosyal medyada. Süt Üreticileri Birliği Başkanı Serdar Çolakoğlu feryat ediyor. Bizim sütümüze litrede 2,5 lira zam yapıldı. Oysa market raflarındaki süte gelen zam yüzde 300’ü buldu. Markette 30 lira sütün litresi arkadaşlar. Düşünün okuldaki büyüme çağındaki çocukların en temel gereksinimidir süt. Çocuklarımız süte ulaşamaz ise Allah aşkına nasıl bir sağlıklı nesiller yetiştirebileceğiz? Bu böyle laf ile olmuyor. On un için sayın başkanıma (ADD Burdur Şubesi Başkanı Ümran Minas) huzurunuzda teşekkür ediyorum bizi Burdur Veteriner Hekimleri Odası başkanımız ile buluşturduğu için. Sayın başkanımıza da verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyorum.” sözlerine yer verdi.

  • “İHA, SİHA MESELESİ BİR DEFA ÜVÜNİLECEK BİR ŞEY”
  • “BİR ÜLKE KENDİ ÜRETİM TESİSİNİ SAHİP OLMAZ İSE EĞER YAŞADIĞIMIZ DÜNYADA ASLA SÖZ SAHİBİ OLAMAYIZ.”

Gazetemiz muhabiri Halil İbrahim Kara’nın “Ülkemizin ürettiği İHA ve SİHA’lar konusunda düşünceleriniz nedir?” sorumuzu da yanıtlayan ADD Genel Başkanı Mustafa Hüsnü Bozkurt: “İHA ve SİHA meselesi bir defa övünülecek bir şey. Yani bunu hiçbir siyasi kaygı ile karşılamadan ülkemizde üretilen bütün üretim ürün ürünleri için söylemeliyiz. Ancak şunu belirtelim. Bakın 1927 yılında Mustafa Kemal’in talimatı ile bende eski bir askerim Kırıkkale Silah Fabrikası kuruldu. Bizzat Mustafa Kemal talimat verdi. Dedi ki; benim orduma dünyanın en uzun menzilli piyade tüfeğini yapacaksınız. Çünkü 1920’lerin koşullarında konvansiyonel savaş,  ancak elinizdeki silahların mevzileri ile ölçülüyor. Düşünün 1920’nin koşulunda biz birinci Dünya Savaşı, sonra ulusal bağımsızlık savaşları meydan muharebeleri ile oluyordu. 2 ordu karşı karşıya geliyor. Şimdi 1 ordunun elindeki piyade tüfeği 1400 metre menzilli ise karşısındaki ordunun elindeki piyade tüfeği 1800 metre menzilli ise o 1400 metre menzilli tüfeği olan ordu ne kadar büyük ve kalabalık olursa olsun öbürünü yenmesi mümkün değildir. Türkiye 1920 koşullarında dünyanın en uzun menzilli Kırıkkale tüfeğini üretti. Ben o tüfekle atış yaptık 1968’de tuzla piyade okulunda. Buna benzer inanılmaz bir sanayi başarılarımız vardı. Özelikle Kıbrıs Harekatı’ndan sonra uygulanan Amerikan ambargosu ile  Türkiye kendi silah sistemlerini geliştirdi. Bakın İHA ve SİHA’lar konusunda da çok detaylı bilgi sahibi değiliz maalesef. Sadece Bayraktar üretmiyor. TUSAŞ’ın,  HAVELSAN’ın, ROKETSAN’ın, ASELSAN’ın üretimleri ile desteklenen bir savunma sanayimiz var bizim. Yani devletin TUSAŞ,   HAVELSAN, ROKETSAN,  ASELSAN gibi kuruluşları bizim savunma sanayimizi çok ciddi olarak destekleyen kuruluşlar. Tabi burada tam da Mustafa Kemal Atatürk mantığı ile bakmak lazım. Özel sektör ile kamu sektörünün ileri teknoloji ile ürün üretme amacı ile bir araya getirmek bu anlamda Bayraktar’ın girişimleri de çok çok değerlidir. Ama şunu anlamamız gerekiyor. Türkiye 1926’da tam bir karma ekonomi ürünüdür. Yani özel sektörün ton taşı ile kamu devlet bir araya gelmiştir. Kayseri Uçak Fabrikası, arkasından Etimesgut Uçak Fabrikası, Eskişehir Uçak Tamir Fabrikası sonra 1949’da rüzgâr tüneli. Dünya’nın ikinci büyük rüzgar tüneli Ankara’da yapılmıştır. Tam bir entegre uçak sanayi yaratılmıştır. Ve Türkiye Dünya’da ilk ambulans uçak üreten ülkedir. Ambulans uçağımız Danimarka’ya ihraç edilmiştir. Şu anda Danimarka Hava Müzesi’nde Türkiye’de üretilen o ilk ambulans uçak sergilenmektedir. Bunu şunun için söylüyorum. İHA ve SİHA’larımız ile övünelim,  yapanlardan Allah razı olsun. Onlara teşekkür edelim ama Türkiye 1920’lerde 1930’larda o günün teknoloji ilse ambulans uçak, savaş uçağı üreten bir ülke olduğunu, dünyanın en uzun menzilli piyade tüfeğini, dünyadaki en etkili top sistemlerini üreten bir ülke olduğunu da unutmayalım. Savunma Sanayii için bunu söylüyorum. Aynı şeyi şeker sanayi içinde söyleyebilirim. Aynı şeyi kağıt sanayi içinde söyleyebilirim. Bakınız Cumhuriyet kurulduğunda çocuklarımız ölüyordu. Yeni doğan ölüm oranı en üst düzeyde olan ülkelerden biri idik. Her doğan 100 çocuktan 60’ı ölüyordu. Şeker yoktu. Türkiye bir an önce şeker fabrikalarını kurdu. Aynı şekilde kağıt fabrikaları bakın bugün bir kağıt fabrikamız kalmadı… Söylemeye çalıştığım şu; bir ülke kendi üretim tesisini sahip olmaz ise eğer yaşadığımız dünya asla söz sahibi olamayız.” Sözlerine vurgu yaptı.

ADD Genel Başkanı Bozkurt konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bu anlamda Savunma Sanayii’ne yatırım yapan Bayraktar başta olmak üzere bütün yatırımcılara şükranlarımızı sunalım. Ama bunun her alanda olmasını gerektiğini de unutmayalım. Bir yandan şeker fabrikalarını satıp, öbür yanda kağıt fabrikalarını satıp, burada hayvancılığı yok edip ondan sonra da İHA, SİHA ile övünmek çok doğru bir yaklaşım değil.”

Halil İbrahim Kara